Engelli Konusunda Çağ Atladık…
3 Aralık Dünya Engelliler Günü idi.
Eskiden bir engelli çocuk veya insan görünce sadece ACIYORDUK…
Bugün acımak değil, engellinin de bir insan olduğunu düşünerek seviyoruz, bağrımıza basıyoruz.
Eskiden gazeteci veya siyasetçi olarak gittiğimiz mahalle, köy veya kasabalarda ya insanların DALGA GEÇTİĞİ bir engelli ya da evin ahırında kapalı, bazen de gittiğiniz evin havlusundaki ağaçta bağlı bir çocuk görürdük.
Evin büyüğü; “kusura bakmayın bizim çocuk veya bizim torun sakat olduğu için böyle bağlıyoruz…” diye yaptıkları şeyin vicdan azabı altında ezilirlerdi.
Türkiye, engelliler konusunda Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan döneminde yüz yılda yapılamayanı gerçekleştirdi.
Bugün; DELİ, KÖR, SAĞIR veya SAKAT kelimelerini unuttuk…
Yalnız engelli çocuğu değil, bizler de insanları rencide eden bu kelimeleri kullanmamaya özen gösteriyoruz…
Eskiden ahırda bağlı, samanlıkta saklı olan engelliler bugün DEVLETİN sayesinde sanki bir biblo gibi muhafaza ediliyorlar.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çok önem veriyor ve “ AL ŞU MAAŞI ENGELLİ ÇOCUĞUNA BAK!...” denilen aileleri müfettişlerin ne zaman denetleyecekleri belli olmadığı için “MAAŞIM KESİLMESİN!..” diye özen gösteriyorlar.
Televizyonda veya toplumda özen gösterilen bir ENGELLİ gördüğüm zaman hemen aklıma Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan geliyor ve kendilerine DUA EDİYORUM…
Engelli olmak kadar, sağlam olanlar da engelli adayı…
BEN HAKKIMI HELAL ETMİYORUM…
Ben yazmaktan ve söylemekten bıktım, zabıta usandı, polis gına getirdi ama; vatandaşın umurunda değil…
Yayaların istifade edeceği kaldırımlar şimdi eski haline rahmet okutacak durumda.
İnanın ayda bir veya iki defa çarşıya çıkabiliyorum “SELAM VERMEDEN GEÇTİN!..” diyenler kusura bakmasınlar.
Yol ortasına bırakılan ve esnafın teşhir maksadı ile yola serptiği şeylere tökezip düşerim endişesi ile önüme bakarak yürüyorum ve etrafa bakma şansım yok…
Hele engelli aracı olan kardeşlerimizin akülü araçlarıyla hiçbir yere gitmeleri mümkün değil…
Diğer engelli kardeşlerimin düşüncelerini bilmiyorum ama, BANA ENGEL OLANLARA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM…
BEN SEYREDİP GÜLÜYORUM…
70 yıldır seyrettiğim, gözetlediğim insanları anladığımı ve ezberlediğimi sanıyorum ama; geriye dönüp baktığımda tanıdığımı sandığım insanları aslında görmemişim, sadece seyretmişim.
Hani derler ya; “insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında” tam isabetli bir laf…
Yarın bir iki tane mason derneği kursanız merak etmeyin ihtiyaçtan fazla adam bulursunuz.
İnsanlar hevesli, yeter ki adı çıksın…
Komşuya, arkadaşına hava atacak.
Mahalli seçime bir buçuk sene var ama, bugünden sıraya girmiş eleman çok.
“Emmi veya abi” diye söze başlayan insanların isteği belli; “MUTLAKA BİRŞEY OLMAK…”
“Abi, belediye ile işimiz oluyor, beni belediye meclis üyesi yap!...” diyene soruyorum; “hangi partiden olsun?”
Adam gayet rahat: “Abi hangisi olursa olsun…”
İnanç yok, ideal yok, ülküsüz, mefkuresiz bir nesil ile karşı karşıyayız…
Ben hayretle seyredip gülüyorum…