İMANLA SABRIN MÜKÂFATI ÂLEM'DE SADECE PEYGAMBERİMİZE VERİLEN ÖDÜL"MİRAÇ"
Yıllar boyu Mekkeli Cahiliye Araplarının İslam’a karşı gösterdiği kin, düşmanlık ve engellemeler, Müslümanlara uygulanan 3 yıl boyunca insafsızca devam eden toplumdan dışlanma ve muhasarayla süren Ambargo.
Ardından Peygamber efendimizi çocukluğundan itibaren himayesine alıp kendi çocuklarından ayırmayarak büyüten ve Peygamberlik vazifesinin ona verilmesinden sonra da kol kanat geren amcası Ebû Talib’in ve amcası gibi onu her türlü maddi ve manevi kötülüklerden malıyla, canıyla ve kabilesinin otoritesini kullanarak koruyan ilk eşi Hz.Hatice(R.A.) Validemizin vefatıyla Mevla’mızın yarattığı ilk ruh ve son Nebi mantık ilmine göre yalnız kalmıştı.
Yani manevi olarak Yüce Yaratıcımızın korumasında olan Peygamber efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.) Cahiliye Arapları ve onlar gibi düşünenler tarafından kendisinin himayesiz kaldığı sanılıyordu.
Bu efendimizin sahipsiz kaldığını ortaya koya ölümlerin ardından da Taif halkının da kendilerini kurtuluşa dav et etmesine rağmen ortaya koydukları horlayıcı tavrına rağmen Resülüziyan efendimizin şevki kırılmamıştı.
Her ne kadarda Allah(c.c.)’ın Resulünün ümit ve azmi bu oluşumlardan dolayı kırılamamış, davet şevk ve iştiyakını(Başladığı işi bitirme, istenen hedefe ulaşmak için engellerin umursanmaması) azaltamamış ise de, şüphesiz bir beşer olarak O’ nuda üzmüş ve rencide etmişti.
ALLAH(C.C.)IN HABİBİNİ HÜZÜNLÜ HALİNDE KENDİ BAŞINA BIRAKMASI DÜŞÜNÜLEBİLİRMİYDİ?!
Rabbimiz’in Alemlara rahmet olarak gönderdiğini belirttiği Habibini bu hüzünlü halinde kendi başına bırakması düşünülebilir miydi?
Elbette ki düşünülemez.
Yüce Yaratanımız Habibinin bu hüzünlendiği dönemde Peygamberi, Resülü,son elçisi Nebiler, Nebisi olan Peygamber efendimi Hz.Muhammed(S.A.V.)’i sevindirecek ve Kur’an’dan sonra en büyük mucizelerinden biri olan Hazreti Adem(As.) atamız ve ondan o zamana kadar gelip geçmiş hiçbir Peygamberi ve kuluna da nasip etmediği bir mucizesini ona nasip etti!!!
Cenab-ı Hak, Resulünü teselli etmek, gördüğü bu kadar düşmanlıklara rağmen gösterdiği sabır ve sebat ile hoşgörüsünün karşılığında O’nu taltif edip lütuf ve ikramda bulunmak üzere katına çağırdı.
Yüce Yaratıcımızın bu davetiyle Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(S.A.V.)den başka hiçbir kuluna ve Peygamberine nasip olmayan “İsra ve Miraç” mucizesini gerçekleştirdi.
Dini kaynaklarda verilen bilgiye göre Peygamber efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.)’in gecenin bir vaktinde biz insanları için “Bir an” olarak ifade edilebileceği çok kısa bir zaman dilimi içinde önce Mekkei Mükkerremeden’ Kudüs’ü Şerife gitti.
Konuyu anlatan sayısız dini kaynakta anlatıldığı gibi Mescidi Aksada yapılan proğramın ardından bu kutlu yolculuğun yer yüzü bölümü tamamlandı.
Oradan da yolculuğun ikinci safhasıyla göklere yükselerek Rabbinin huzuruna çıktı; dünya ötesi alemi, Cennet ve Cehennem’i müşahede etti.
Her kat semada Hz. Adem(R.A.) atamızdan kendisine kadar gelip geçmiş bir çok Peygamber efendilerimizle görüşüp istişarede bulundu.
Böylece ruhen takviye görmüş, Rabbi tarafından mükâfatlandırılmış olarak tekrar aynı anda Mekke’ye döndü.
Tüm Müslüman din kardeşlerimizin özelde Ulu Yaratanımız tarafından Miraçta ,genelde ise Peygamber Efendimiz aracılığıyla Yüce Kitabımız Hz. Kuran da gönderilenlerle, Peygamberimizin mübarek Sünnetleriyle Hadislerinin gereğinin yapılarak Mevla’mız ile Miraç’a ulaşmaları dileğiyle.
Tüm din kardeşlerimizin Miraç kandilini tebrik ediyorum.
Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.