Milli ve Yerli Müfredata Göre Yetişen ve Pozitifi Öğreten Öğretmenler

ALİ GENÇ
ABONE OL

 Sürekli yapılan değişikliklerle Türkiye´nin eğitim sisteminde öze dönüş  oranı artsa da genel olarak halen  öğrencilerin geleceğine de çokta faydası olmayan  ezbere dayandığı gibi maalesef halen daha tam olarak milli ve yerli olduğunu da söyleyemeyiz!!!

 

   Elbette ki söyleyemeyiz.

   Çünkü asıl sıkıntı müfredat yerine çocuğu şekillendiren öğretmende.

   Bu nedenle öncelikle öğretmen yetiştirme fakülte ve yüksekokullarının müfredatının ezbercilikle  gayri milli ve yerli olmaktan çıkartılması.

    Bunun yerine milli ve yerli olanın ve gerçek hayatta lazım olacak bilgileri öğretmenlere öğreten ve bu öğrendiklerini de eğiteceği çocuk ve gençlere öğretmesinin sağlanması gerekir.

    Sadece ilk, orta ve lise ile üniversite eğitim müfredatı değiştirilip öğretmenlerin eğitim müfredatı değiştirilmedikçe tam çözüm bulunulmuş olmaz.

BOZUK TORNADAN SİMETRİK PARÇA ÇIKARMI?

   Çünkü sayıları azalsa da halen köy enstitülerinde yetiştirilen ezici çoğunluğu bu milletin dinine ve dinin emirleri olan kıyafet ile ibadetlerine karşı müfredata göre yetişen öğretmenler ile bunlardan etkilenen aynı görüşteki yeni nesil öğretmenlerden milli ve yerli zihniyetli gençlerin yetiştirilmesi ham hayalden öteye bir şey olmaz. Çünkü bozuk tornadan simetrik parça çıkar mı?

   Arnavutluk´ un eski diktatörü Enver Hocanın dini tamamen hayattan dışlayan din düşmanı militan laikliği benimseyen öğretmenler demokrasi standardı yüksek olan ülkelerdeki bu sistemin devletle milleti bir birine düşman etmeyen herkesin inandığı gibi yaşamasını sağlayan uygulamasının aksine militan Laiklikle kelimenin tam anlamıyla on yıllar bu milletin ensesinde boza pişirdiler.

    Eğittikleri öğrencileri din düşmanı olarak yetiştirdiler.

   Merhum Menderes, Özal ve kısa Erbakan hükümeti ile 2002´den bu yana ise Ak Parti hükümetleri tarafından bu inancımıza yapılan saldırılara sebep olan müfredatta olabildiğince yerlileştirilmeye çalışılsa da maalesef halen İstiklal marşımızın yazarı merhum Akif´in tabiriyle Asımın nesli olan bir milli ve yerli nesil yetiştirecek müfredat oluşturulamadı.

    Ezberciliğe dayalı kendi evlatlarımızı kendi dinimiz ile kültürümüze mesafeli yetiştiren eğitimin katkısıyla yıllar yılı gazeteler promosyon olarak kale verdiklerinde kendi kalelerimiz yerine  Amerikan kaleleri ve kızıl dereli çadırları kartonları verildi.

    Kendi dinimizin ahde vefasını anlatan sayısız gerçek olay yerine Bayrağındaki Haçla Hristiyan taassubunu öne çıkartan İsviçre de yaşanmış bir idam mahkumuna kefil olunması bizlere öğretildi.

   Oysa bizim kendimize ait bu konuda sayısız gerçek yaşanmış olayımız var.

     Hz. Ömer(R.A.) arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerek ”Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. ”derler. 

    Bu söz üzerine Hz. Ömer(R.A.) suçlanan gence dönerek ”Söyledikleri doğrumu?” diye sorar.

    Suçlanan genç ”Evet doğru” Bu söz üzerine Hz Ömer (R.A.)”Anlat bakalım nasıl oldu?” diye sorunca o delikanlı” Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi.

    Hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladılar ,durum bundan ibaret” dedi.

    Bunun üzerine Hz Ömer(R.A.)” Söyleyecek bir şey yo mademki suçunu kabul ettin bu suçun cezası olan idamı da kabul ettin” der. Bunun üzerine  delikanlı söz alarak ”Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(C.C.)´ın indinde sorumlu olursunuz.

    Bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum” der.

  Hz Ömer dayanamayarak ”Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki? Der. 

  Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki” Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz Peygamber (s.a.v) efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Hz. Amr ibni Asr(R.A.)´ dan başkası değildir.

   Hz Ömer(R.A.)Hz. Amr(R.A.) ´a dönerek “Ey amr delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabi  ”Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır. 

    Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medinenin ileri gelenleri Hz Ömer(R.A.)e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Hz.Amr ibni Asr(R.A.)´a verilecek idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat öldürülen adamın çocukları razı olmaz ve “bBabamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” derler.

   Hz Ömer(R.A.) kendinden beklenen cevabı verir ”Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim. 

  Hz Amr ibni Asr(R.A) ise tam bir teslimiyet içerisinde ”Biz de sözümüzün arkasındayız. “

   Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. 

  Hz Ömer(R.A.) gence dönerek derki, Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin? 

  Genç vakurla başını kaldırır ”Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim” der. 

  Hz Ömer(R.A.) başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr´(R.A.)´a”Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?

   Hz.Amr ibni Asr(R.A.)” Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim” der. 

   Sıra babaları öldürülen gençlere geldiğinde onlarda ” Biz bu davadan vazgeçiyoruz” bu sözün üzerine Hz Ömer(R.A.) “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu davadan vaz geçiyorsunuz?” der. 

  Gençlerin cevabı da dehşetlidir” Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.”

   Bu hikayede belirtildiği gibi bize kendi dinimizi ve dinimizden gelen kültürümüzün öğretildiği müfredata göre eğitilen, ayrıca da öğrencilerin istikbalinde lazım olmayan  boş bilgilerle  kafalarının doldurulması yerine hem dünya hem de ahiret hayatlarında lazım olacak bilgileri veren öğretmenlerin yetişmesi ve bu öğretmenlerin geleceğimiz olan yavrularımızın milli ve yerli bir nesil olarak yetiştirmeleri dileğiyle eli öpülesi öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.

 Cuma´mız Mübarek olsun.

Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.

(*) Bu günkü köşemde yer verdiğim gerçek olayı ” http://www.gulum.net/hikaye/bolumler.php?op=goster&id=101 ''dan aldım. Bu olayı da ismi geçenlerin kendileriyle bunu yazanın geçmişlerinin ruhlarının şad mekanlarının Cennet olması ve Yazandan da Mevla´mızın razı olması dileğiyle. Ali Genç.