MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM!
Bu konuda çeşitli kaynaklarda veya insanlar arasında bazı ufak tefek farklıklar olsa da olayın özü anonim kaynaklarda verilen bilgiye göre Bursa’nın Osmanlı devletinin başkenti olduğu dönemde bir Müslüman halk arasında eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olarak bilinen yere bir çeşme yaptırmış.
Bu çeşmeye koyduğu kitabede “Her kula helâl, Müslüman'a ise bu çeşmeden su içmek haram” demiş.
Kitabeyi okuyanlar bazı rivayetlere göre bu hayır sahibini Padişaha, bazıları ise Kadıya şikâyet edildiğini belirtirler.
Şikâyet üzerine güvenlik kuvvetleri tarafından huzura getirilen şahsa bu akla ziyan kitabenin yanlış olduğu anlatılarak suç işlediği belirtiler.
Bunun üzerine vatandaş Padişah veya Kadı’ya bu kitabeye yazdığında ne kadar haklı olduğunu kanıtlamak için bir süreliğine Salı verilme hakkı Kadı veya Padişahta olmak üzere kendisine dilediğini tutuklama yetkisi verilmesini ister, Dileğinin kabul edilmesi üzerine önce şehrin Hristiyan Papazını tutuklar.
Tutuklama üzerine şehirdeki Hristiyan tebaa ayağa kalkarak din adamlarının hiçbir suçu olmamasına rağmen neden tutuklandığını kamu otoritesine sormaları bu yapılan yanlıştan dönülmesini istemeleri üzerine Papaz serbest bırakılır.
Papazın ardından oradaki Yahudilerin Haham’ ını tutuklayınca buradaki Yahudilerde Hristiyanlarınki gibi tepki vermeleri üzerine Haham da serbest bırakılır.
Bu defada Çeşmeyi yaptıran Müftüyü tutuklar.
Müftünün tutuklanması üzerine Müslümanlar tarafından kamu otoritesine her hangi bir itiraz olmadığı gibi çığ gibi büyüyen dedikoduyla Müftünün olur olmaz yerde söyledikleri nedeniyle tutuklandığı belirtilerek bırakılması için müracaatta bulunan olmaz.
İtiraz eden olmayınca Müftü günlerce tutuklu kalınca çeşmeyi yaptıran Müslümanların umursamazlığı kendi davaları ve din adamlarına sahip çıkmadaki la kayıtsızlığı hatta bunları suçlamalarından dolayı yapılan çeşmenin suyunun bu Müslümanlara haram olduğunu belirtince haklı bulunur ve hiçbir suçu olmayan Müftüde uzun süre hapisten sonra serbest bırakılır.
ZALİM İSRAİLİN GAZZEDEKİ SOYKIRIMI KARŞISINDA GEREKENİ YAPMAYAN MÜSLÜMANLARA SU HARAM DEĞİLMİ!!!
Sivillere yapılan hiçbir saldırı kabul edilmemesine rağmen Gazze’nın açık ceza evine çevrilmesine tepki olarak İsrail’e yapılan saldırı üzerine bu zalimler tarafından başlatılan soykırım üzerine Türkiye’nin ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’la hükümetimizin.
Bu tepkiye 52 İslam ülkesinden Erdoğan ve Türk hükümetinin çabasını destekleyenler dışında kalan Müslüman ülkelerin kahır ekseri sinin hükümetleri tarafından bu soykırımın sona erdirilmesi ve zalimin cezalandırılması için ciddi bir çaba yoksa bunların Hakkın verdiği Su’yu içmeye, havayı teneffüs etmeye hakları var mı?!!!
İSLAM ÜLKELERİNİN HALKIYLA İDARECİLERİNİN TAMAMI BAŞTA SİYONİSTLERİNKİ OMAK ÜZERE ONLARI DESTEKLEYEN ABD VE DİĞER EMPERYALİSTLERİN MALLARINI BOYKOT EDEREK ELÇİLERİNİ ÇEKEREK TEPKİLERİN ORTAYA KOYMALI!!!
Başta Türkiye olmak üzere bir çok İslam ülkesinin halkı tarafından ve ülkemizin de Ak Partili Belediyeleri ile Milli Eğitim bakanlığı ile Diyanet İşleri başkanlığı başta olmak üzere resmi kurumlarının Siyonist’in ve destekçilerinin mallarına karşı başlattıkları boykot etkisini gösteriyor.
Asrımızın en büyük soykırımının durdurulması ve bunu yapanların cezalandırılması için tüm İslam ülkeleri hükümetleri Türkiye ve diğer birkaç omurgalı ülkenin yaptığın yaparak top yekun bu Siyonist’in malları ile onu destekleyenlerin mallarına boykot kararı alınmalı.
Siyonist ülkesindeki ve Siyonist’i destekleyenlerdeki elçilerini geri çağırmalı, bu ülkelere sattıkları malları durdurarak ambargo uygulamalı.
BM’de İsrail’in derhal ateş kes yapılması için ortak karar alınması için tüm İslam ülkeleri ile kendilerini destekleyecek olan ülkelerle birlikte hareket etmeli ve bu çalışmada Siyonist ile Filistin arasına barış gücü yerleştirilmesinin sağlanmasıyla merkezi doğu Kudüs olan ve başta Türkiye olmak üzere büyük İslam ülkeleriyle dünyadaki sağ duyulu ülkelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklifi olan garantörlüğün uygulanmasının sağlanması için zaman geçirilmeden BM’nin olağan ütü toplanmasının sağlanması.
BM Genel Kurulunda alınacak kararla güvenlik kurulunun dereden çıkartılarak daha önceki kararlarının uygulanmasıyla 1947’de belirlenen sınırlar içinde bağımsız Filistin devleti kuruluncaya kadar bu çaba aralıksız sürdürülmeli.
Bunu yapmayanlar orada soykırımda Şahadet şerbeti içenlerin kanlarında boğulurlar ve bu dünyada yedikleri, içtikleri ve soludukları kendilerine haram olur.
Zaman geçirilmeden gerekenlerin İslam ülkeleri önderliğinde bu soykırımı tasvip etmeyen ülkelerinde desteğiyle yapılması dileğiyle. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.