NE KIYAMET KOPTU,NEDE BİR GERGİNLİK OLUŞTU!!!

ALİ GENÇ
ABONE OL

Hazırlıklarımız hızla tamamlanmasına rağmen daha sınırlarımıza yakın yerleşim yerlerimizle birlikte ülkemiz genelindeki on binlerce Asker, Polis, Güvenlik Korucusu, sivil memur ve vatandaşımızla birlikte  kundaktaki bebeklerin canına kast etmesinin yanında binlerce çocuğu babasız ,eşlerini dul bırakan terör örgütünün Suriye uzantısı olan hem ülkemizdeki patronu olan örgüt gibi her türlü katliamı hem  Türkiye içinde hem de işgali ettiği topraklarda aynı katliamları yapan işgal ettikleri topraklardaki mazlum ve mağdurlara da  akla izana gelmeyen işkencelerle canlarından bezdiren bölücü teröre karşı başlatılan Barış Pınarı operasyonuna başlanmasından 6 gün önceydi.

  Bir keşif için geçen Perşembe günü bir tapu davasının keşfinde şahit olarak ifade verirken milletimizi öz yurdunda parya olmaktan kurtarmanın ete kemiğe bürünmüş hali olan vakur duruşuyla makamını en güzel şekilde temsil etmenin yanında ifademizi alırken devletimizin munisliğini de gösteren baş örtülü Hakime hanımı görünce 35 yıl önce bu konuda girdiğim bir tartışmayı hatırladım.

    Tek parti döneminde başlayan ve daha sonra  her darbenin ardından dozu arttırılan,28 Şubat Post modern darbesi ile Ak Partinin 2002 Genel seçimlerini kazanmasının ardından da şiddeti arttırılan.

  Bu şiddetle TSK ile Yüksek yargı ile Yüksek öğretim kurumları tarafından alınan kararlarla kendi  öz yurdumuzda bize reva görülen baş örtüsü yasağı ile ibadet etme hürriyetine vurulan gemin benzerinin en ceberut şekilde uygulanmasını isteyenlere karşı tavırım.

   Birisi bu zihniyetin  fanatiği,diğeri ise destekçisiyle aramızda geçen ve isteyenin kamu kurumları da dahil her yerde dinimizin emri olan kıyafetleri giyebilmesi ve yine dinimizin emirleri olan Anayasamızın din ve ibadet hürriyetin düzenleyen maddesiyle de teminat altına alınan ibadetlerini rahatça yapabilmesi gerektiğini belirtince bu iki kişi tarafından bana verilen cevapta ”Devletin Hakimi ve Savcısı baş örtüsüyle görev yapacak öylemi?” demeleri üstüne kendilerine verdiğim cevapta” Böyle olsa kıyamet mi kopar?” sorum üstüne  bana verdikleri cevapta” Türkiye’de devlet dairelerinde hiçbir bayan baş örtüsü takamaz(!)” demeleri!!!

    Daha sonra ise şehit ve gazi kanlarıyla sulanan bu topraklarda yaşayan nüfusunun %99.5’ğu Müslüman olanlardan medeni ülkelerdeki, hatta laikliğin beşiği Fransa’daki uygulamayla inançlarını serbestçe yaşama ve dinimizin emrettiği kıyafetleri giymek isteyenlere karşı onlarca yıl yapılan akla ziyan sindirme hareketini.

   Bunlara karşı imanlarından gelen cesaretle medeni şekilde verilen mücadele bu mücadeleyi sindirmek isteyenler tarafından akla ziyan şekilde sözüm ona milletimiz adına alınan kararlarla okula gidip gelirken başını örten bir anaokulu öğretmenin bu davranışının Türk çocuklarına kötü örnek(!) olduğu gerekçesiyle işinden atılması.

  Bu sırada yaşadığı yüzlerce cinsel fantezisini kitaplaştıran öğretmenle ilgili açılan davada ise bunun kişinin özel hayatı olması nedeniyle görevine devam etmesinde bir mahsur olmadığı yönündeki yine milletimiz adına verildiği belirtilen karar.

  Başörtüsüne hürriyet için yapılan barışçı zincir oluşturulması eylemlerine katılan gencecik kızlarımızın coplanarak dağıtılması ve bunu Gazeteciler Cemiyeti başkanı olarak yayınladığım bildiriyle protesto etmem nedeniyle dernekler kanuna muhalefet ettiğim iddiasıyla Cuma günü Camii çıkışında derdest edilerek önce laiklik ve Atatürk düşmanı olmakla suçlanmamı ve alınan ifademin ardından mahkemeye çıkartılmamı.

   Mahkeme tarafından yapılan yargılamada yönetim kurul üyelerimize verilen hapis cezası.

   Laikliğin merkezi Fransa’da dahil hiçbir medeni ülkenin yüksek öğretiminde uygulanmayan başörtüsünün zorla genç kızlarımıza dayatılması ve ikna odalarında kamera önünde başlarının zorla açtırılmasını.

  Başını açmayan on binlerce genç kızımızın batı ülkelerinde eğitim almak zorunda bırakılmaları.

  Okul birincisi olmalarına rağmen baş örtülü oldukları için rektörler veya dekanlar tarafından  başarılı  üniversite mezunlarının diplomalarının sahne verilmemesi.

  Sahneye çıkartılanların ise orada birçok habere konu olduğu gibi başlarının sahnede zorla açtırılmasını!

   Bu konuda dile getirilen Hukuki, Anayasal ve yasal ile dini konudaki her haklı gerekçede bunun gerginliğe sebep olduğu/olacağı(!) konusundaki saçmalık.

   Başörtüsünün serbest bırakılması için Ak Parti ve MHP tarafından yapılan Anayasa değişikliğinin daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanıyken okuduğu legal bir şiirden dolayı zorlamayla alınan hukuku katleden kararın ardından “Muhtarda olamayacak(!)” başlığını atan gazete tarafından Başörtü yasağının kaldırılması konusundaki anayasa değişikliğini  ”Kaosa kalkan 411 el(!)” başlığıyla  verilmesini.

   Anayasadaki Anayasa mahkemesinin yetkisinin belirleyen maddedeki sadece yeter sayı açıklığına rağmen kendisini yasamanın yerine koyarak yapılan değişikliğin iptal etmesini!

   Taşımalı sözüm ona Cumhuriyet mitingleri.

    2007 yılı 27 Nisanda Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun yapılmasından önce Özal, Demirel ve Sezer’in seçilmesinde akla gelmeyen, aranmayan sonradan çıkma 367 yeter sayısının gerektiği yönündeki anti demokratik iddiaya muhalefetin sarılmasını.

   Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun yapıldığı gece Peygamberimizin doğumunun kutlanmasının bahane edilerek TSK tarafından verilen E. Bildiriyi.

   Bu bildirin altına imza atacağını söyleyen ve Anayasa mahkemesinin bu ilk turu iptal etmemesinin gerginliklere sebep olacağı yönündeki üstü kapalı tehdidi.

   Bu ve benzeri tehditlerle ilk turun iptal edilmesini.

    Eski Anayasa mahkemesi başkanının Cumhurbaşkanının eşinin başı örtülü olmasının suç olduğu bu nedenle de Yüce divanda yargılanması gerektiği konusundaki açıklamasını.

    Yıllarca önce Erdoğan Başbakan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün 30 Ağustos resepsiyonlarına eşsiz davetleriyle 30 Ağustos ile 29 Ekim resepsiyonlarına, hatta Askerlerin yemin törenlerine başörtülü annelerinin alınmaması.

    Bu resepsiyonlarda başörtülü görüldüğünde yüksek rütbeliler tarafından buraların terk edilmeleri.

     Ve ülkemizi geren daha binlercesi gözümün önünden analog film kareleri gibi geçti!!!

   Geçen Perşembe günü bir arsa keşfi için ifade alan baş örtülü Hakime ifade verirken de.

  Bu Çarşamba günü Yunus Emre anma programına  gitmek için Ortaköy ilçemizden geçerken yolda görev yapan başörtüsünün üstüne şapkasını takan bir bayan trafik Polisimizin, yine tören yerinde başları örtülü olan 112 Acil elemanlarının.

    Program’dan sonra şehri döndüğümüzde  Belediye tarafından organize edilen 70 Yayın evinin, ülkemizin tanınan onlarca yazarının imza gününün yapılacağı Pazar pazarı içinde başı açık olan veya örtülü olan stant görevlileriyle aynı şekilde başı açık ve kapalı olan buraya gezmeye gelenlerden ortamın gerilmesine sebep olanın hiç görmediğim gibi aksine milletle devletin kaynaşmasına  bir kez daha şahit oldum.!!!

   Aksine herkesin bir birinin tercihine gösterdiği saygıya şahit oldum.

   Milletimizin bir daha asla ve asla kendi öz yurdunda parya olmaması için bu akla ziyan yasakları kaldıranların 27 Nisan E. Bildirisine karşı dik duruşlarıyla başlayan ve 15 Temmuz 2016 Alçakça kalkışmasında milletten yana olan tavırları ve milletimizin de kendinden ve değerleriyle demokrasiden yana olanlara verilen desteklerinde bilinerek milletten ve değerlerinden yana olanların her daim taktir edilmelerinin yanında medeni hukuk içinde mutlaka cesaretlendirilmeleri!

   Kaldırılan  akla, izana ve hukuka aykırı olan toplumu germekten başka hiçbir artısı olmayan yasakların kıyamete kadar bir daha asla ve asla gelmemesi için siyaset kurumunun  gerekli Anayasal ve yasal düzenlemeleri yapmaları.

   Milletimiz tarafından da demokrasi, insan ve fikir ile inanç hürriyeti için siyasetçilerin teşvik edilmeleri.

   Sağlanacak bu sivilleşme ve normalleşmeyle kıyamete kadar milletimizin imanlarından gelen birliklerini koruyarak başta Çarşamba  ikindi vaktinde başlayan ve bu yazımı yazdığım saatlerde  Operasyon bölgesinde 11 köyün kurtarıldığı 174 teröristin etkisiz hale getirildiği “Barış Pınarı” harekatımız olmak üzere bundan sonrada Hakkın rızası ve bu çerçevede milletimizin iyiliği için yapılacak tüm maddi ve manevi mücadelelerimizin zaferle sonuçlanmasının ezel ve ebet olan Mabudumuz tarafından bizlere bahşedilmesi dileğiyle.

   Cuma’mız Mübarek olsun. Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.