Bu Sefer Hangi Dokuz Köyden Kovulacağım Bilmiyorum Lakin Yine de Yazıyorum!
Gurur duyarak söylemek istiyorum ki, meslek hayatımın belli dönemlerinde farklı farklı birçok partinin il yönetimleri tarafından veto edilmişliğim vardır! Basın listelerinden çıkartılmışlığım! Doğruları yazmaktan çekinmediğim, daima halkın yanında olduğum için yayın organlarımın veto edildiği, gözümün içine baka baka da bunu cezalandırmak için yaptıklarını söyledikleri zamanlar çok olmuştur. Bu yazıdan sonra yine veto yiyeceğimi az çok biliyorum, eğer veto yemezsem zaten adamsınız, doğruyu söyleyince ses etmiyorsunuz diye teşekkür edeceğim. Ama veto edilirsem de yazdıklarımda ya da yaptıklarımda herhangi bir maddi manevi çıkar için değişen bir şey olmayacaktır, sevgili okuyucularım ve senelerdir bana güvenenlerim bilsinler!
İçinde bulunduğumuz zor zamanlarda bir vatandaş olarak benim de beklentilerim, duymak istediklerim vardı.
Gazeteci olarak hem gerçek sayıları ve vakaları hem de halka verebileceğim güzel destekleri duymak istedim.
Vatandaş olarak da benzer şeyler istedim. Çok güvendiğim ve her ortamda canla başla savunduğum hükümetin eyy halkım, zorunlu olarak bir sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz, bunu hiç birinizin canına zeval gelmesin diye yapıyoruz, biz sizi zorda koymayız. Bu sebepten kimse işsiz kalmayacak, hiçbir işletme batmayacak, faturalarınız yüzünden elektriğiniz doğalgazınız kesilmeyecek, bu kriz geçene kadar sigorta primleriniz emeklilikte olmak üzere devlet tarafından ödenecek cümlesini mesela! Ya da bankalara verilen kesin talimatları. İşletme kiralarınızı ödeyebilmeniz için koşulsuz kredi emirlerini bankalara verdik demenizi mesela. Şu virüs ortamında milletin kapılarda dip dibe kuyruk olup da iki kuruş kredi için elleri boş dönmemelerini bekliyordum mesela. Mesela en azından; senelerdir helali hoş olsun destek olduğumuz, karnını doyurduğumuz başka ülkelerin misafirken ev sahibi olan vatandaşlarına yani göçmenlere olunduğu kadar destek olunmasını bekliyordum.
Doğru haklısınız devlet kasasında para yok. Çok haklısınız biz gelişmiş değil, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Çok doğru o kadar işletme aynı anda kapanırsa zorda olan devletimiz daha çok zora girer. Siz de haklısınız her vatandaşın evine zaruri ihtiyaçları için bin lirada olsa gönderemeyiz bu süreçte. Haklısınız biz de her şeyi Devletten beklememeliyiz!
Peki biz bir şey beklemesek, sadece bazı sorularımızın cevabını bekleyebilir miyiz sizden değerli Devlet büyüklerim?
Afrika’ya 5 milyar lira ortaklık payı ödeneceği doğru mudur? Doğruysa eğer salgın göz göre göre tüm yurdu sararken ve insanlar çaresizlikten çalışmaya devam ederken ve biz vatandaşımız için bir acil fon oluşturamazken bu hamle ne derece doğrudur? (Soruyorum lakin direkt T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesinden teyit ettim.)
Peki ya beni ilgilendiren kısmı yapılması değil de, şu pandemi ortamında ihalesi yapılan Kanal İstanbul Projesinin aciliyeti nedir? Birkaç ay sonra yapsak ihalesini, yapımı birkaç ay geç olsa ne kaybederiz? Malum küresel bir pandemi halindeyiz!
Bir soru daha; covit-19 salgınından dolayı camilerimiz ilk kez boş kaldı, günlerdir bunun üzüntüsünü yaşıyoruz lakin salgın olan yerlerde Peygamber Efendimiz S.A.V. in kesin tavrını bildiğimiz için camilere gitmeme konusunda ki yasağa da uyuyoruz. İbadette herkesin eşit olduğu gerçeğini de biliyoruz, Beştepe Camiinde kılınan Cuma namazı konusunda ne düşünmemiz gerekiyor? Salgın bazı yerlere uğramıyor mu? Yoksa Beştepe Camiinde bugün Cuma namazını eda edenler sırf ülkemiz Cuma namazından mahrum kalmasın diye tüm vatandaşlar yerine kendilerini feda mı ettiler? Eğer feda ettilerse bu beni gerçekten çok üzer, sanırım birçok kişiyi de.
Bir soru da bu dönemde sağlıkçılara ödenecek olan ek ödeme ile ilgili, şimdi bu ek ödenek sadece doktorları mı kapsıyor, zira Sağlık Bakanımız yorgunluktan olsa gerek gazetecilerin sorduğu soruya net bir cevap veremedi de. Herhalde öyle değildir, yani enfeksiyonun göbeğinde görev yapan yardımcı personel de (ki bir hastanede en çok duyulan isim ‘’ personel’’ personel aşağı personel yukarı…) aynı derecede mükafatlandırılmalıdır, zira onların ve ailelerininki de can yani değil mi?
Son soru olarak da; evde kal çağrısına uymak istiyoruz lakin hangi parayla diye sormak istiyoruz?
Cevapları almış sayıp kendi kendimize biraz da yorum yapıyoruz. Tamam, yurtdışında bazı yerlere destek olalım başımız dik olsun, tamam bu ülke her şeyin en güzeline layık, tamam kanal da olsun, tamam yurtdışına karşı güçlü de görünelim kabul. Oldu biz çalışmaya devam da edelim ekonomi çökmesin, aynı zamanda sokağa da çıkmayalım nasıl olacaksa. Peki, halkı sırf çaresizlikten pandemi halinde bile çalışmak için sokağa çıkan bir Türkiye ne kadar güçlü görünebilir ki yurtdışından? Tedbirler ne kadar sağlamdı izlenimi yaratılabilir ki? Türkiye bu savaştan nasıl başarıyla çıkabilir ki? Durumun bir başka sonucu olarak AK Parti hükümeti bu koşullarda oy kaybetmez mi? Canla başla çalışan teşkilatların emekleri boşa gitmez mi?
Ben bu yazıyı 15 Temmuzu Ankara’nın göbeğinde, bu ülkenin başındakilere bir şey olmasın diye gözümü kırpmadan dua ederek geçiren, her daim milli iradenin yanındayız diye reklamsız bir sayıyı zor şartlarda yayınlayıp, hedef tahtası olarak Ankara’ya kadar getiren bir gazeteci; ben her ortamda devletimi, hükümeti, iktidarı sonuna kadar savunan bir vatandaş olarak, sadece kendi yerime değil, aynı çaresizlikle halen kalkıp işine giden, işçi ve esnaf adına yazıyorum şimdi. ‘’Çıkın sokaklara’’ denildiğinde gözünü kırpmadan çıkan, lakin ‘’girin içeri’’ denildiği zaman çoluğunun çocuğunun nafakasını düşündüğü için boynu bükülüp evlerine giremeyen milyonlar adına yazıyorum!
Biz cevabımızı 15 Temmuzda verdik! Şimdi biz de eve girmemize engel olan sorularımıza bir cevap, nafakamıza ve ödemelerimize bir çözüm bekliyoruz. Biz yine de vardır devletin bir bildiği deyip bekliyoruz. Bekleriz de, sevmeye de devam ederiz, zor zamanda yine canımızı cebimize koyar sokağa da çıkarız. Biz yine de her şeye rağmen Devletimize destek olmak için ne gerekiyorsa yaparız da. Tabi bu ortamda çalışırken covit-19dan ölmez o günlere çıkabilirsek!
Hoşça Kalın, Evde Kalın
Derya ÖZABA
Komşu Köyün Delisi