Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri
3 Mart 1924 Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yıldönümüdür. Aşağıda özeti verilen; anayasa ile belirlenmiş Diyanet İşleri Görev Ve Tanımı teoride çok güzel açıklanmış.
“Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam Dini'nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek”
“Sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklama yapmak.”
“Gerek AB ülkelerinde gerekse Türkiye'de var olan din anlayışları ve uygulamalarıyla ilgili tartışmaları yakından izlemek ve bu konuda Batı kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunmak.”
Gelgelelim bizler ne hallerdeyiz?
*Şu zamanda; Cuma namazının rekât sayısı ve teravih namazının varlığı tartışılıyor. Din adamlarımız farklı, farklı düşünüyor, oruç derseniz bazılarınca tok tutucu haplarla şikeye dönüştürülüyor,
*Bu çağda halen ölmüşlerden medet umuluyor; Allah yerine gidip onlara aracı olmaları için yalvarıp, yakarıp ağlaşıyorlar,
*Din adamlarımız üçe, beşe bölünmüş; birinin dediğini biri kabul etmiyor, hatta bazı kuralları kökten reddedenleri bile var,
*Televizyonlarda mangalda kül bırakmayan bir kısım din adamları halkı dini konularda aydınlatmanın yanında bu vesileyle kaç kitap, kaç CD. Kaç dergi satarım reklamının derdine düşmüşler,
*Bazılarınca; Arap gelenekleri; sure ve ayetlerin önüne geçmiş hatta onların yerine oturmuş,
*Dualar, sureler alınır, satılır hale getirilmiş ve sahte hocalar ortalarda cirit atıyor,
*İhtiyacı olmadığı halde Hz. Muhammet’e karizma yaratmak için sanki yanındaymış gibi olur olmaz örnekler veren bir kısım sözde hocalar var,
*Dördüncü çocuğunun da diğerleri gibi yüzde yüz özürlü doğacağı raporlarla tescillenen bir hamile kadına “Bu çocuğu aldırırsan günaha girersin” Diyanet de böyle diyor diye fetva verenlerimiz bile var. Siz hiç elli yaşına gelmiş konuşamayan, yürüyemeyen bir evladın nasıl yaşadığını gördünüz mü?
*Cami yapımları; bazılarınca ibadet amacından ziyade bünyesinde işyeri yaratmak isteyenlerce adeta sektör haline getirilmiş,
*Birtakım Cami minareleri menfaat uğruna sağlığa zararlı Baz İstasyonlarının mekânı olmuş,
*Malzemeden çalınan cami minarelerinin; şiddetli rüzgârlar sonucu cemaatin tepesine düşüp ölümcül kazalara neden olmakta,
*Büyücüler ve üfürükçüler; zavallı vatandaşa cahiliye dönemindeki gibi umutlar dağıtıyor,
*Kaldırım kitapları diye tanımlanan ve din adına abuk sabuk bilgiler içeren kitaplar yayınlanıp satılıyor,
*”Keşke deveyle gelseydik” diyen hacıların hac organizasyonuna olan tepkilerine; bir kısım hocaların sorunun kaynağını araştırmak yerine:“Eziyetli hac daha kutsaldır” ve/veya ”Allah sabrınızı deniyor” diye verilen cevapları,
*Müslümanların halen bu yüzyılda kurban ibadetini nasıl yerine getirileceğini bilemediği ve bazılarının kurbanı tavuk ve hindi kesimine kadar indirdiğini; Diyanet İşleri Başkanlığı duymuş olmalı.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Toplumun din bilgisini merak ettim Diyanetin alo fetva hattına sık sorulan soruları araştırdım; aman Allah’ım ne cahillerimiz varmış. Öyle sorular var ki; buraya yazmayı uygun görmedim. Ne siz sorun ne de ben yazayım. Sanki yazının icat edilmediği ve okuma yazmanın da bilinmediği bir cahiliye döneminde yaşıyoruz.
Sonuç olarak maalesef toplumun Din Bilgisi çok zayıf. Yeni nesil ne durumda derseniz; Onlar birçok şeyden habersizler. Diyanet İşleri Başkanına sesleniyorum: Yukarıda sıraladığım olumsuzluklar doğrudan görev alanınıza giriyor. Lütfen bu konulara el atın; bunun için gerekli olanaklara sahipsiniz.
İddia ediyorum yukarıda sıraladığım olumsuzluklar son bulsun İslam Din’i daha çok sevilecek ve daha da yücelecektir. Aksini düşünmek İslam Dini’ne yapılacak en büyük kötülük olacaktır.
Toplumun bir ferdi olarak diyeceğim O ki; Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri.
Sevgi ve Saygılarımla