Emekli bir bankacı anıları..
Emekli bankacı bir arkadaşım bana anılarını anlattı ve benim hayli ilgimi çekti. Bunları yazsana dedim; O da; bu işi ancak sen yaparsın dedi ve uzun bir pazarlıktan son ihale bende kaldı.
Ben de O’nun atlattıklarını sizlere aynen aktarıyorum. Bir de şartı var; olayların geçtiği yer ve kişiler belirtilmeyecekti.
Olay BİR:
Anadolu’nun küçük bir kasabasında bir kamu bankasında ilk göreve başladım. Yaşlı bir teyze geldi ve yoğurt torbası büyüklüğündeki çıkınını etrafını kollayarak; büyük bir gizemle açtı ve bana: “Bak oğlum burada ne kadar olduğunu bilmediğim param var bunu bankanıza yatıracağım al say” Dedi. Aldım saydım ve teyzeye bir hesap açtım. Okuma yazması olmadığından; naylon poşete sardığı ve göğsüne yerleştirdiği mührünü bir muhtar edasıyla açtı ve mührü bastı. Yine aynı edayla mührünü naylon poşete koydu ve en emin yer olan göğsüne yerleştirdi. Ben de cüzdanını teslim ettim gitti.
Kasaba küçük olduğundan herkes çarşıda ve pazarda günde en az üç kez karşılaşır. Ben de her semt pazarına gidişimde bu teyzeyle karşılaşırım. Teyze beni her gördüğünde; beni kenara çekerek; kısık ve ürkek bir sesle kulağıma eğilir: “Evladım benim param duruyor değil mi? Der. Ben de teyze sen rahat ol paran bankamızda sağlam duruyor derim. Maalesef bu söyleşi teyzenin ölümü ve varislerinin parayı çekmesiyle sona erdi.
Olay İKİ:
Memuriyette kıdemim arttı ve bir ilçede müdür olarak göreve başladım. Görevimin ilk günlerinde banka memurumuz odama geldi: “Müdür bey bu beyefendi sizinle özel görüşmek istiyor” Dedi. İlçenin ileri gelenlerinden olduğunu tahmin ettiğim; fötr şapkalı, ağa tipli şık giyimli bir adam elinde bir poşetle odama girdi: “İlçemize hoş geldin müdürüm hayırlı uğurlu olsun” Dedi ve devam etti: “Müdürüm benim fazla zamanım yok; şu paramı panganıza yatıracam yalnız bi şartım var bu parayı bizim şerefsiz biladerin parasının yanına koymayacaksınız tamam mı? Dedi. Tamam siz rahat olun dedim ve memurumu çağırdım aynen dediği gibi memuruma tembih ederek hesabı açtırdım.
Olay ÜÇ:
Yine aynı ilçede görevliyim; bir gün odama sarıklı, cüppeli, sakallı bir adam geldi. Buyur hacı amca dedim. Bana doğrudan: “O sizde kaç? Dedi. Ben bir şey anlamadım. “Nasıl yani? Dedim. “Yav muhterem anlamıyacak ne var “O sizde kaç?” Dedi.
Ben yine bir şey anlamadım ve yöreden olan memurumu çağırdım: “Hacı amcayı bir dinle ben anlamadım” Dedim. Hacı amca aynı soruyu memuruma sordu. Memurum kulağıma eğilerek: “Efendim Hacı amca bizim faiz oranını soruyor” Dedi.
(Devam Edecek)