SIRA DIŞI BİR AKSARAYLI (4)

Doç. Dr. İBRAHİM BAYKAN
ABONE OL

Allah yeryüzüne çok değişik ve sıra dışı yapıda insanlar yolladı. Böyle olmasaydı insanların gerek duyuldukça kullanılan eşyadan bir farkı olmazdı. İşte ben de sıra dışı olanlardan birisiyim ve kendimi bildim bileli böyle yaşadım ve yaşıyorum.

Bunun altında yatan iki ana neden vardır:

Birincisi kalp ve dil birliği, ikincisi ise hayatım boyunca hep mağdurların yanında yer almış olmamdandır. Çok mağduriyetler yaşamış olmamın da bunda payı büyüktür. Toplumda bu halim kimilerince yadırgandı, kimilerince kınandı ve kimilerince de takdir gördü. Varsın olsun.

Bundan böyle köşemde arada bir bölümler halinde bu sıra dışılıklarımı yazacağım; yorumu ise sizlere bırakıyorum.

 

Alın size sıra dışılıklarım:

 

REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ:

Üniversitede Rektörlük seçimleri tam bir tiyatrodur. Adaylar ortaya çıkar sandıklar kurulur adayların adları; aldıkları oyları ile birlikte YÖK’e gönderilir.

YÖK bunlardan üçünü seçer ve bu üçün adını Cumhurbaşkanı’na yollar. Cumhurbaşkanı üçünden birisini seçer. Bir bakarsınız üniversitedeki seçimde en az oy alan adam başınıza Rektör seçilir, en çok oy alan ise elenir.

Alın size üçün biri. Madem böyle olacaktı da neden bizi kullanıyorsunuz? Ben de her zaman bu seçimleri protesto etmişim ve bu yüzden istenmeyen adam oldum. Düşünebiliyor musunuz? Koca, koca okumuş adamlar muhtarını seçiyor da Rektörünü seçemiyor ve bu oyunun bir parçası oluyor. Güya ilim ve irfan yuvası olacaklar. Tabi ki; ucunda herkesin bir çıkar hesabı var.

 

MÜDÜRÜMÜN DÜKKÂNI:

Üniversitede Bölüm Yönetim Kurulu toplantısındayız. Toplantıda bayan sekreterimiz dâhil sekiz öğretim üyesiyiz. Toplantıya başkanlık eden müdürümüz makamına oturdu.

Oturur oturmaz masasının görüş açısına dükkân mahalli kabak gibi ortaya çıktı. Lacivert pantolonun açık fermuarından parlayan beyaz külot ben buradayım diyordu. Haddine mi birisi bu uyarıyı yapacak. Sıkıysa bir denesinler; başlarına gelmedik idari baskı kalmaz.

Ben daha fazla dayanamadım ve yanına yaklaştım; kulağına eğilerek: “Dükkân açık efendim” Dedim. Beyefendi öyle gururlu mağrur ki; hiç istifini bile bozmadı. Öyle birisi ki; burnu düşse almaz. O günden sonra bana idari nüfuzunu kullanarak etmediği kalmadı ama kazanan yine ben oldum. Şimdi O’ndan daha sağlıklı ve mutlu hayat sürüyorum. O ise; şimdi yaptıklarının bedelini çok acı bir şekilde ödüyor.

(Devam Edecek)