Bayramlar ölmesin
Bu gün siyasetçi ve siyaset olmayan bayram yazısı yazmak istiyorum. Bayramın anlamı ulusal ya da dini bakımdan önemi olan ve kutlanan gün ya da günlerdir. Ayrıca sevinç ve neşe olarak biliniyor. Bayramlar sevinç ve neşe ise, ne kadar insanlar Bayramlarda neşelenip başkalarını da mutlu edebiliyor? Bayramlarda neşelenmesi ve mutlu olması gereken insanlar bir çok iken, her günü neşe içinde geçenler bu bayramlarda da neşeyi kendileri için yaşıyorlar. Fakir, fukara, garip guraba ne kadar neşeleniyor bu çok önemli. İsterseniz ben önce Ramazan günlerindeki yaşadıklarımı yazıp bayrama döneyim.
30 Ramazan ayı geçti gitti, belki bazılarımız gelecek bayramı göremeyebileceğiz. Ramazan da kaç fakir ve fukara mutlu edip onları sevindirdik birde buna bakmak lazım. Durumu iyi olanlar zaten ramazan dışında da normal yediklerini yediler. Ama Ramazanda olsun boğazına sıcak yemek düşmeyenler varmıydı buna bakmak lazım.
Bu kesimi ne kadar memnun edip mutlu edebildik? Belki de çoğumuz özel lokanta ve tesislerde yemekler yerken bir çorbayla orucunu tutan insanları ne kadar mutlu edebildik? Ramazan boyu birçok kurum ve kuruluş davetler verdi. Bunların içinde ne kadar fakir fukarayı yedirip içirebildik? Yoksa körler sağırlar birbirini ağırlar misali birbirimizi mi ağırladık?
Bizler tanınmış kişi yâda gazeteci olmamız nedeni ile zorunlu olarak nerede ise evimizde beş gün yemek yemeden özel yerlerde yemekler yedik. Ama bazen gitmemeye çalıştığım iftarlarda oldu.
Bu Ramazan da en çok hoşuma giden iftarlardan birkaçı ise, Şehit aileri ve yetim çocuklar için verilen yemeklerdi. Birde Belediye Başkanı Sayın Haluk Şahin Yazgının mahallelerde halkın geneline verdiği yemekti. Ben bu yemeklerede fırsat buldukça katıldım. Diğer davetlerede gitmeye çalıştım. Bu davetlerde Yazgıyı çok az gördüm. Çünkü nerede ise her akşam bir mahallede vatandaşla beraber iftar açmıştır.
Zaman zamanda Sayın Valimiz Aykut Pekmez Beyin şehit ve yetimlerin evlerini ziyaret ederek onların sofralarına oturması. Düşünebiliyormusunuz bir valinin garip gurabanın evinde sofrasına oturması kadar güzel bir durum olamaz.
. Ramazandaki hayır ve hasenatlar çok önemli ve bugün son gün hiç değilse bayram öncesi bunu yapalım.
Cuma günü Bayram neden bayramlarda il dışına kaçmaya çalışıyoruz? Neden tatil yapmak için bayramları seçiyoruz? Neden büyüklerimizi ziyaret etmeyi, bir garibanı sevindirmiyoruz? Tatil yapacak zaman mı bulamıyoruz da bugünü seçiyoruz, büyüklerimizden kaçarcasına yakınlarımızdan sevdiklerimizden uzaklaşmaya çalıyoruz?
İşte bundan dolayıdır ki, eski bayramları özlüyorum. Köyümüzü dolaşıp kendi evimizdeki kakaolu şekeri almak için babamla kalabalık çocuklarla bayramlaşmaya tekrar geldiğimi özlüyorum. Ninelerimizin evinde şeker olmayınca cebimize doldurdukları kuru üzümü, kavurgayı ve bulguru özlüyorum.
Şimdi evimizde aldığımız şekerleri, çikilotaları almak için çocuklar bayramlaşmayı unuttu. Aldığımız çikilotaları tekrar biz yiyoruz, çocukları bekliyoruz bayramlaşmaya gelen olmuyor. Çocukların kabahati yok bu kültürümüzü aslında anne ve babalar öldürmedi mi? Biz çocukları bayramlaşmaya göndermiyoruz.
Aman size bir şeyler yaparlar, evimizde şeker mi yok, boş ver gezmeyi diye biz engel olmuyormuyuz? Hatta çocuklar yakınlarının ellerini öpmeye gitmiyor. Teknolojinin nimetlerini kullanarak telefonla yâda internet üzerinden bayramlaşmalar oluyor. Bunu birazda biz çocuklarımıza yaptırmıyormuyuz, dini bayramlarımızı öldürmüyormuyuz?
Bana deseniz ki, koca köyünüzde çocukluğunuzda kim hangi şekeri dağıtırdı deseniz hala hatırımda unutmadan sayarım. Komşumuz lakabı (kössü amca) olan rahmetli Emin amcanın fasulye şekerini nasıl unuturum. Komşumuz Ümüş teyzemin kavurgasını nasıl unuturum. Hadi birde şimdiki çocuklara söyletin neyi hatırlarlar?
Bayramlar ölmesin, bayramları biz öldürüyoruz öldürmeyelim. Yaşlılarımızı, hastalarımızı, düşkünlerimizi ve fakirlerin ayaklarına giderek bayramları yaşatalım. Bu vesile ile şimdiden Mübarek Ramazan Bayramınızı kutluyor, nice Bayramlara sağlık ve afiyet içinde girmenizi Cenab-ı mevladan niyaz ediyorum.