Bir şey biliyorsan konuş
Bir Şey Biliyorsan Konuş İbret Alsınlar, Bilmiyorsan Sus Adam Sansınlar …
Bilen konuşmuyor, bilmeyen ağzı dolu konuşuyor. Fesat desen memleketçiliğin fesatlığımı olur, haset desen memleketçiliğin hasetliğimi olur. Cahil desen herkesten iyi biliyormuş gibi konuşuyor, akıllı desen ben şu okulu bitirdim şu kadar yer gezdim gördüm diyor.
Yani adı tam belli olmayan, adam, insan, akıllı, cahil, haset fesat sınıfına bile sokamadığım insanlarımızın amacının ne olduğunu ben anlayamadım. Siz anlaya bildiniz mi?
Hazret-i Şems’i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Meclise girer girmez köşe bir yere oturunca kendisini başköşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş: -Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!
Hay diline kurban olduğum ne güzel demişsin!
Adamlık önce insan olmakla başlar, köşe kapmakla,makama gelmekle değil, nice büyük makamın küçük adamları ve nice küçük makamın koca adamları var her tarafta! Mesele yer yurt makam mevki kapmak değil. Kalplerde gönüllerde yer bulmak yer açmaktır esas olan. Herkesin muhteşem kalbi ve kabiliyeti olmayabilir, ama sağlam bir karakter temiz ve dürüst bir yaşam hepimizde olabilecek bir cevherdir. Tabi biz sahip çıktıkça. “Vicdanlı ve dürüst olmak,hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da vicdan daha önemli bir işe yarar; insanı insan yapar.”
Biz özümüzle sözümüzle insan oldukça, yücelmeyi yükselmeyi insan olmada buldukça. elbette her şey farklı olacaktır. İnsan olmanın erdem ve faziletini hiçbir makam ve mevkiye değişmemek lazım. Şahsiyet olmayınca şöhret olsa ne olur? Makam mevki olsa ne olur? Nice adam olmayan makamlarda kaybolur. Adam olmak önce adem olmaktan geçer. Yani hakiki anlamda insan olmak. Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgar sert esti. Üç tüy düştü şeytandan dünyaya. Biri paraya yapıştı, diğeri mevkiye, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı. (Dostoyevski)
Gel ey talip, hapsetme kendini mevkinin makamın gölgesine!.. Öyle bir sevgiliye kul ol ki ışıltısı ebediyen üstünde olsun. Sana öyle bir yer ve değer versin ki bin kıyamet kopsa da kimse seni yerinden oynatamasın. Aşkın ağızlara yaban kaldığı bir zamanda, kalplerin sevgiyle dolu olduğunu söylemek mümkün mü? Makamların adamını bulduğunu,mevkilerin aşk şevk ve hizmet erleriyle dolduğunu söylemek mümkün mü? Nice makam gördüm üstünde adam yoktu,nice adam gördüm; makamı yoktu.. En üstün makam kul olma makamıdır, fazilet ilim iman aşk ve muhabbetle dolma ve ilahi neşe ile var olma makamıdır. Her yanlış bizi çürütür her kötülük kendimizi dağıtmaktır.
Kendimizi ancak yeniden sevgiyle, aşkla inançla derleyip toplayabiliriz. Çoğu zaman bir insanın içinden geçen düşüncenin kokusu kendini belli eder. Koku ya gülden gelir ya da çöplükten gelir. Gül düşünceler gül kokar. Gül gibi düşünen gül olur. İblisi baş köşeye oturttuğun için kölesi olduğun hayatından dolayı kendine kız. Kendimizi yeniden toparlayabiliriz ve toparlamalıyız.”Makamını kaybedersen üzülme! Güneş de her sabah doğar ve akşam batar.”(Platon)
Ruhunu inançsız, kalbini sevgisiz, aklını bilgisiz, gönlünü aşksız bıraktığın zaman cehennemin dikenleri hayatını çepeçevre sarmaya başlayacaktır.Bilesin ki hayatın değeri yaşanmasındadır. Yaşanmayan bir hayatın ne değeri olabilir ki? Pekâlâ, neyi yaşayacağız? Seven yüreğin, zikreden kalbin, ışıldayan ruhun, arınmış bir vicdanın varsa bil ki sen âlemin cevherisin. İşini aklına, aklını kalbine bağla. Kalbin de ruhunla yan yana yürüsün. Her insan aslında yüreğinde gül taşır, ama ne yazık ki nefsine aldanıp çamurlara bulaşır. Aslımız çamur olsa da çamura bulaşmak yakışmaz bize.