Doğru sallanır yıkılmaz
Haksızdan yana olanlar korkak ve kaypak olurlar, güç merkezi değiştikçe döner sonunda fırıldak olurlar. Bir bakmışınız çok güçlü olanlar bile birden yok oluverirler. Fırıldaklığa gerek yok, insan hak ve hukuk ve doğru nerede ise orada olmalı. Doğru her zaman sallanır yıkılmaz. Doğruya tuzak kurmaya çalışanların ipleri kendilerine dolaşır ve yok olur. Yani doğru sallanır yıkılmaz. Konuyla alakalı sizlere bir kıssa anlatacağım. şu fil kıssasını okuyun yeter.
Fil, kendisini ormanın en güçlü hayvanı ilan etmiş. Bütün düzeni değiştirmiş, yeniden kurmuş. Aslan, kaplan, ayı, manda, File karşı çıkan olmamış ormanda. Fil, önce kendi yerini sağlamlaştırmış.
Herkes kendi arasında nasıl yaşarsa yaşasın, beni ilgilendirmez. Ama herkes benimle ilişkilerine dikkat etsin. Bütün kuralları ben koyacağım. Ormandakiler de ona uyma özgürlüğünü kullanacak demiş. Etkisini genişletmiş zamanla fil. En güçlü o, tek yetkili o, gerisi sefil. Artık sadece fille ilişkiler değil, bütün hayvanların kendi aralarındaki ilişkiler de filden ve çevresinden sorulur olmuş. Öyle ki, ormandaki nüfus artışı bile filin işi olmuş. Tek tek doğum yapan hayvanlara kızmış.
Bakın bir seferde 4-5 yavru doğuranlar var. Ne bu tembelliğiniz. Benimle oyun oynamayı bırakın, gidin genlerinizle oynayın, daha çok yavru doğurun diye çıkışmış. Her şeyi sineye çekmiş ormandakiler.
Yeter ki demişler, boşalmasın kiler. Filin değişiyoruz, değişiyoruz naralarıyla girmiş orman şekilden şekle. İş o noktaya gelmiş ki, eşit sayılmış maymun eşekle. Zira fil, kimi kime uygun görürse ona göre şekillenirmiş ormanda yaşam.
Bir tek, Ne güzel buyurdunuz? Biz de tam böyle yapacaktık. Bundan daha mükemmel olamazdı. Bu hızla bütün ormanları geçeriz sözlerine izin veriliyormuş. Öteki bütün sözler istikrar bozucu bulunuyormuş.
Arada hakkını aramaya kalkan olursa hemen müdahale ediliyormuş. Üzerine, geber gazı sıkılıyormuş. Filin bir özelliği de kindar olmasıymış. Kendisine yapılan hiçbir şeyi unutmuyormuş. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, intikamını alıyormuş. Hortumuna geleni vuruyor, ayağına geleni eziyormuş. Hiç kimseyi dinlemiyormuş.
Bir gün söylediği ertesi güne uymuyor, doğru budur diyeni duymuyormuş. Bundan karıncalar da payını almış, yuvaları filin ayaklarının altında kalmış. Tam o sırada bir kaç karınca, fil hortumunu topraktan çıkarınca, girmiş hortumun içine. Karınca az gitmiş uz gitmiş, kendisine hortumun içinde iyi bir yer etmiş.
Fil başlamış kaşınmaya. Hortumunun içi karıncalanıyor, nedenini anlayamayınca beyni de karıncalanıyormuş. Kalınca bir ağacın yanında durmuş, hortumu gövdesine vurdukça vurmuş. Bir türlü karıncalanmayı gideremiyormuş. Üstelik hortumu da fena halde acımaya başlamış. Bir hamle daha ağacın gövdesine vurunca, ağaç devrilip üzerine düşmüş.
Fil ilk kez bu kadar âciz duruma düşmüş. Bereket demiş kimse yok etrafta, arada bir yanından geçtiği koca kayanın nerede olduğunu düşünmüş, hah şu tarafta. Bu kez kayalara vurmuş hortumunu, arada geçen olursa duruyormuş, anlatamıyormuş durumunu. Hortumu kayaya vurdukça kaşıntıları artmış, kaşıntıları arttıkça daha çok vurmak istemiş.
Derken iflas etmiş bedeni, anlayamadan nedeni, bir karıncaya mağlup olur uzanıp kalmış fil. İşte böyle efendim Allah her şeye kadir sizi de bir karıncaya mağlup eder. Ateş bacayı sarınca, fil güya ulaşılmaz bir noktaya varınca, etrafındaki herkesi kırınca, “kimse büyüklenmesin kimin büyük olduğunu gördük” demişler. Kimse bedenine ve cebine güvenmesin. Diğerleri de onlara inanmasın, doğru ile beraber olsun. Küçük gördükleriniz filin karıncaya yenildiği gibi yenilerek yok olurlar, bunun numuneleri çok görülmüştür.