Dostla üzüldüğünde üzülmek

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

Efendim toplumun asıl meselesi siyaset değil, geçim derdi ve nasıl yaşarım sıkıntısı içerisindedir. Bundan dolayı genel olarak insanları germek ve canlarını sıkmak için siyaset yazmamaya çalışıyorum. Bunun içinde bana neden siyasi konuları yazmadığımı soranlar oluyor. Siyasi konularda değişen bir durum yok, aynı bildiğiniz konular, dedimya vatandaşın geçim derdi ve sıkıntısı var, onuda duyan yok insanlar yalan dolan ile oyalanıp kandırılıyor. Ama vatandaş bunu bir tarafa yazın seçimi bekliyor kimler takkır tukur gidecek göreceğiz.

Dolayısı ile biz yazılarımızda yine birbirimize bakalım.

Dolayısı ile ne zamann toplum yapısı ve davranışlarımızdan etkilenerek sosyal ve dostlukla ilgili ne zaman bir yazı yazsam bir yerlere gönderme yaptığım anlaşılıyor. İllede bir yere gönderme yapmamız mı gerekiyor? Toplumun genel davranış ve yapısı ile yazıyorum.

İnanın bende yazılarımdan kendime ders çıkarmaya çalışırım. Derdim acaba hayatımız ve yaşayışımıza bir katkımız olabilir mi düşüncelerdir. Düşmanlığı, kini ve nefreti bir kenara bırakırsak ne mutlu bizlere. Bu yazımı sonuna kadar okursanız umarım kopyalayıp saklayacaksınız. Hemde nasıl bir dostuz kendi kendimizi silkelememize vesile olacaktır.

Şimdi yazsan yazılmaz anlatsan anlatılmaz. Dost öyle bir şey ki umutsuz bir vakaya dönüşeceğimiz anda bizi gece gece güldürmeyi başarabiliyor. Kan bağınız olmadığı halde kardeşiniz yerine koyabiliyorsunuz. Bazen kardeşinizden yakın bile olabiliyor bu dost kişisi.
Niye diyecek olursanız kardeş zorunlu kardeşlik ama dost seçilmiş kardeş oluyor. İnsan gerçekten o kadar masumane bir sevgi ile seviyor ki dostunu kimseyle paylaşası gelmiyor.

Kardeşinizle zaman zaman görüşürken dostunuzu görmeden edemezsiniz.

O dost ki işte gülmeyi unuttuğumuz anda bize gülmeyi tekrar hatırlatabiliyor. Yanlışa gittiğinizde acıda olsa sizi uyarabiliyor, hatta kırılsanızda. Şu dünyada gerçek dost bir insanın her şeyidir dostları. Saçmaladığımız zamanda sıkılmadan dinleyebiliyor gerçekten böyle 100 kere anlatsan bir daha ki anlatmanda tavana bakmaz eminim. Ne kadar saçmalarsan saçmala işte sabırla dinliyor ve öğüt verebiliyor.

Diyecek sözü kalmadı mı ağlıyor be abi seninle birlikte ağlayabiliyor.. Daha ne olsun da ? İşte benim canım yandığında gerçekten onun da canı yanıyor, hissettiğim acıyı benim kadar belki benden daha fazla yüreğinde hissedebiliyor.. Aynı şekilde ben mutlu olduğumda benim başarılarıma benden çok mutlu olabiliyor. Oysa bir başkasının sevincine, başarılı olmasından doğan mutluluğuna kıskanmadan ortak olmak her babayiğidin harcı değildir.

Hani karşında işte konuşurken bir şeyler anlatma gayreti içine girmene de gerek kalmıyor çünkü gözlerinden anlayabiliyor. Ses tonundan ne demek istediğini ne halde olduğunu o kadar iyi anlıyor, beni en az benim kadar düşünebiliyor ! Garip gibi geliyor ama öyle be valla düşünüyor. Gelin sadece kendimizi değil dostlarımızıda düşünerek ellerinden tutalım.

Canın sıkkın moralin bozuk olur ya hani herkes sorar “ Nasılsın ? “ diye.. “ İyiyim yok bişeyim “ der az bi tebessüm edersin geçer gider. Ama dost öyle değil abi.. Nasılsın dan önce gördüğü anda ( görmese bile hissedebiliyor ) “ İyi misin ? “ sorusunu yöneltiyor. “ İyiyim gerçekten iyiyim “ deyip kahkahalar bile atsan biliyor içini iyi olmadığını biliyor ya anlıyor…

Sizi böyle sadece işi düştüğünde aramıyor/mesaj atmıyor çünkü ne çıkarı var nede altında yatan başka bir sebep.. Sırf merak ettiği için sesinizi duymak istediği için yada bir mesajınızla iyi olup olmadığınızı kontrol etmek için hepsi.. Çok saçma bir konu hakkında yersiz bir yerde mesaj atabiliyor mesela sırf acaba nasıl diye merak ederek..

Velhasıl kelam dost her insana nasip olmayacak hazinelerdendir. Her insanın hayatında en azından bir yahut iki tane olmasını dilediğimdir. Çok olmasına lüzum yok, zaten olamaz da.
Mutlu olmak isteyen dost sahibi kimseye Sadi şirazi’nin şu sözü yetişir. Dinler¬sen sana da Öğüt vereyim; “Diken ekersen, gül biçemezsin” der. Dostlar gelin diken değil gül ekelim.