Duayen çınarın 5 yılı
Geçtiğimiz Cumartesi günü duayen gazeteci Rahmetli Mahir Südemen hocamın vefatının 5 yılı idi. Şöyle bir baktım yıllar ne çabuk geçmiş. Rahmetli hocamın Yeni Aksaray Gazetesinin kurucusu olmakla beraber. Kendisi Yeni Aksaray Gazetesinden öncede Aksaray ya haber kaynağı olan gazetelerimizden birisini çıkarırdı. İlçe olduğumuz dönemlerde ilçede iki gazete bulunuyor bunlardan birisini Mustafa Doğruer ile birlikte yayına devam ediyordu.
Şimdinin bir alışveriş merkezi ismi ile anılan bu sokak o dönem Nevşehir yazıhanesi sokağı idi. Şimdi burada bir alışveriş merkezi hizmet veriyor. Gazeteciliğe ben o dönem sevgili hocamın yanında başladım.
İmam Hatip Lisesinde okurken ben o dönem sık sık şiir yazardım. İmam Hatip Lisesi 3 sınıfta idim, hocam bir gün bana dedi ki:
“ hafız senin kalemin çok kuvvetli şu şiir işini bırak Cuma günleri dini sohbet adı ile yazılar yaz. Yazdığın yazıları getir ben önce kontrol edeyim” demişti.
İlkyazımı yazdım kendisine getirdim, yazımı okudu beğendi. Sonra ilkyazım olduğu için bazı düzeltmeler yaparak bana nasıl yazmam gerektiğini de söyleyerek bilgiler verdi. Daha sonra ben her Cuma günü yazmaya devam ettim.
Lise son sınıfta yılsonuna geldiğimizde, “ artık sen okulu bitiriyorsun farklı konularda da yaz” diye bana telkinlerde bulundu. Bende bu tavsiye üzerine bir yıl farklı konularda yazmaya başladım ve kendimi köşe yazısı yazmada geliştirdim.
Aradan bir yıl geçtikten sonra ben zaman zaman ulusal medya olan Yeni Asya Gazetesi ve o dönemin Adalet gazetelerine de haftalık yazılar yazıp gönderiyorum ve yayınlanıyordu. Daha sonra Yeni Asya gazetesinden aldığım teklif ile bu gazetede çalışmak üzere İstanbul hayatım başladı. Dört yıl süre ile bu gazetede hem köşe yazıları hem de araştırmalar yaptım.
Daha sonra gazete ile siyasi nedenlerden dolayı yollarımız ayrıldı. O dönem biz DYP Doğru Yol Partisine karşı olduğumuz için gazeteden tasfiye olduk. Askerlik dönüşü Aksaray da memuriyete başladım ve tekrar hocamla beraber olduk. Yani rahmetli ile 35 yılımın 30 yılı birlikte geçti.
O gündür bugündür bu aile ile öz aile gibi bir bağımız devam etmektedir. Çoğu zaman bana tavsiyelerde bulunurdu, yazı konusunda ilham verirdi.
Kendisi ile çok güzel hatıralarım geçtiğini söyleyebilirim. Bir zaman yani 80 sonrası Belediye Başkanlığına aday oldu. Ben bu adaylığı süresinde otobüsün üzerine çıkarak kendisini anonslar yaparak vefa örneği gösterdim.
Daha sonra bir dönem Belediye Meclis üyesi oldu kendisi ile daire müdürü olarak beraber olmak nasip oldu. Memleketimiz için ne gerekiyorsa yapardı ve elini taşın altına koyardı.
Yazılarında benim gibi sivri dil kullanmaz eleştirilerini tavsiye olarak yazardı. En önemlisi yazılarında hizmette örneklere daha çok yer verirdi. Geçmişi anlatarak siyasilere iğnelemeler yapardı. Yani anlayana sivrisinek saz anlamayan davul zurna az misali yazardı.
O dönemin siyasileri ile dostlukları fevkalade idi. Mesela Haydar Özalp, Avni Kavurmacıoğlu ve Ergün Göze gibi siyasilerle arası fevkalade idi.
Bana hep Zaptiye diye hitap ederdi. Ben memuriyete Belediyede Zabıta olarak başladığım için hafız söylemini bırakıp Zaptiye diye hitap ederdi. Tabi benim bu hitap şeklide hoşuma giderdi. Daire müdürlüğü yaptığımda bile bana hep Zaptiye diye hitap ederdi.
Zaman zaman anlattığım ve hiç unutmadığım sık sık anlattığım bir anımızı paylaşarak konuyu bitirmek istiyorum.
Bundan 21 sene önce evlilik yapmıştım kendisi duymuş ve gazeteye geldim. Kendisine ait masasında oturur gelene gidene çikilota dağıtırdı. Bana da ikam etti ve yanına çağırarak, “ zaptiye bir şey duydum aslı var mı” dedi. Bende var dedikten sonra, “ senden kaç yaş küçük” dedi. Bende 3 yaş dedim. Bana öfkelenerek yanından kovarcasına sinirlendi, “ oğlum madem evleniyorsun kendinden 15 yaş küçük alsaydın yarın oda ihtiyarlar nasıl adamsın” dedi.
Tabi hocamın iki yapamadığı işten birisi evlilik ve ehliyet alamamaktı. Rahmetli hocama tekrar Allahtan rahmet diliyor mekânı cennet olsun diyorum. Gazetecilik hayatımı kendisine borçluyum.