Gazeteciliğin itibarı

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün 56. yılı… Peki, bu gün neden gazeteciler günü 

değil de çalışan gazeteciler günü olarak anılmaktadır? Bunun bazı nedenleri olmakla 

beraber gerçekten Gazeteci bu işi bil fiil yapması gerekmektedir. Her önüne gelen ben 

Gazeteciyim diye ortaya çıkmamalıdır. Gazetecilik sıradan bir iş değildir. Eli kalem 

tutmayan, iki satır yazı yazmasını bilmeyenler Gazeteci değildir. Elinde her fotoğraf 

makinası ve kamera taşıyanda Gazeteci değildir. Bu mesleğin bir onuru ve saygınlığı 

bulunmaktadır. Eğer buna fırsat veriliyorsa kamu kurum ve kuruluşları bunu bilmeli, bu 

tür insanlara pirim vermemelidir. Gazeteciler gününe bakalım sonra geri dönelim.

 4 Ocak 1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarına önemli iyileştirmeler getiren ve 

sosyal haklarını güvence altına alan 212 sayılı yasanın kabul edilmesi ve 10 Ocak 1961 

günü Resmi Gazetede yayınlanması üzerine 9 gazete sahibi yasayı protesto etmek için 3 

gün süresince gazeteleri yayımlamama kararı aldılar. 10 Ocak 1961 sabahı, gazetelerini 

ellerine alan okuyucular, “Gazetemizi 3 Gün Kapatıyoruz” başlığıyla ve altında da dokuz 

gazete patronunun ortak bildirisi ile karşılaştılar.

 Babıâli’de ‘Dokuz Patron Olayı‘ olarak anılan bu gelişme karşısında, gazetecilerde 10 

Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla, İstanbul 

Gazeteciler Sendikası binası önünde toplanarak, valiliğe kadar yürüdüler. Gazeteciler 

Sendikası da aynı gün yaptığı toplantıda, patronların üç günlük boykotları süresinde, 

‘Basın’ adlı bir gazete yayınlama kararı alarak, 11, 12, 13 Ocak 1961 tarihlerinde kendi 

gazetelerini çıkardılar.

 İşte o tarihten sonra 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. Yalnız 12 

Mart 1971 askeri müdahalesinden sonra çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne 

getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak tarihi, “Bayram “olmaktan çıkarıldı ve 

“Çalışan Gazeteciler Günü” olarak anılmaya başlandı.

 212 sayılı yasanın çıkması hayli çalkantılı bir sürecin ürünü olsa da 2013 yılı 

itibariyle gazeteciler açısından 212 sayılı yasa hala bir kazanıma dönüşmüş değildir.

Hala büyük gazetelerde çalışanların %10 bile 212’li olanların sayısı değildir. İnternet 

basını bile hala bu yasadan yararlanamamaktadır.

 Günümüzde bu meslek ne yazık ki çok zor şartlar altında gerçekleştiriliyor. 

Gazeteciler en zor dönemlerden birini yaşıyorlar. İşsiz kalan gazeteciler, sansüre karşı 

işini yapmaya çalışan gazeteciler bile var. Haliyle gazetecilerin içinde bulunduğu bu 

durum bir takım sıkıntıları da beraberinde sürüklüyor.

 Öncelikle gazetecilerin, bu mesleğin çatısı altında ortak zemini oluşturmaları ve 

gazeteciliğin ilkelerinde uzlaşma sağlamaları gerekiyor. Maalesef bunu unutup giden ve 

bambaşka noktalara kayan gazeteciler var. Oluşum yapıyoruz diye Gazeteciliğin G’sini 

bilmeyenleri bir araya toplamak Gazetecilik değildir, sadece kuru kalabalıktır.

 Medyayı kurtarmak gazetecilerin işi değildir. Gazeteciler, gazeteciliği nasıl 

kurtarabiliriz diye düşünmeliler. Kimin gazeteci olduğuna gazeteciler karar vermeli. 

Karar verirkende gerçek Gazetecilerle bu işi devam ettirmeliler. Gazeteci ile ilgili bir 

anket yapılsa okuyucu kimin Gazeteci olup olmadığını bizden iyi ortaya çıkarır. Mesele 

bu ismi kullanmak değil, bilfiil yapmaktır, bu mesleği tehdit ve şantaj için 

kullanmamaktır. Mesleğin dışına çıkarsanız itibarınızı da yitirirsiniz.

 Uzun lafın kısası Gazetecilik itibarını korumaktan uzak olduğumuzu söylemem gerek.

Gazeteciliğinde bir haysiyet ve şerefi olmalı. Toplum ve kamu yönetimine kerşı 

saygınlığını korumalıdır. İlkokul mezunu ve geçmişte bir gün olsun bu işin eğitiimini 

almamış kişiler, havaya girmeden hayatını bu mesleğe vermiş kişilere saygılı olmalıdır.