Gazetecilikle ilgisi olmayanları ayırmak lazım
“Devlet hastanesinde muayene olmak için illa gazetecimi olmak gerekiyor. kendini gazeteci sanan yerden bitme hastane personeli yanında sıra beklemeden hemen muayene oluyor. vatandaşa günah değilmi? partiye sallıyor, belediyeye sallıyor, adaylara yalan yanlış yazıp çiziyor, ama hastane yönetimi ayakta karşılıyor. her vatandaş gibi normal muayene olması gerekirken bu ayrıcalık nerden geliyor? geçen günlerde hastane hakkında olumsuz haber yapan bu değilmiydi? demekki tehdit ile iş yapılıyormuş. hastane yönetimini kınıyorum.” Cengiz Yımaz
Bu mesajı benimle beraber zannedersem 50 kişiye gönderen Cengiz Yılmaz kardeşim, çok içerlemiş olmalı ki, böyle bir mesajı göndermiş. Ben mesajı okuyunca utanmadım desem yalan olur. Hastane kapısında çok acil olmadığı halde bu tür davranış diğer hastalara bir saygısızlıktır. İçeriye sıra dışı alındı ise polikinliğin yaptığıda bir saygısızlıktır.
Benimde boyum biraz kısa olduğu için kendimden şuphe ettim. Ama ben bu günlerde hiç hastahaneye gitmedim, gidersemde randevusuz gitmem. Böyle bir hakkıda kendimde bulmam. Hastaneye gelen her vatandaş hastaolduğu için gelmektedir.
Her meslek sahibi gibi kanunlarda gazeteciye devlet kurumlarında ayrıcalık ve öncelik verilmemektedir. Hele hastaneye gelenler eğlenmek için gelmiyor. Elbette bir rahatsızlığı var ki, geliyor. Kim olursanız olun vatandaşın hakkını gasp edemezsiniz.
20 gün önce idi bir yerde oturuyoruz devamlı kullandığım iilaç için rapor alacağım, hemde çok samimi olduğum bir doktordan telafonla hastaneden randevu aldım. Aldığım randevu 6 gün sonraya idi. Arkadaşın birisi, “rapor için 6 gün sonraya sıramı alınır” dedi. İnanın ben böyleyim, her kurum da da sıra bekler işimi öyle hallederim.
Gelelim şu gazeteciliğe, 43 yıllık gazeteciyim, 9 tane yazdığım kitabım var, her gün köşe yazısı yazarım, bir dergim var, gazeteciliğe Babıali caddesinde başladım. Ulusal medyada köşe yazarlığı yaptım. Ama ben hala kendime gazeteciyim diyemiyorum. Meslek hayatım boyunca bir sefer mahkemeye verildim oda siyasi idi, malesef onuda kazandım.
Bir davet oluyor, yeme içme deyince nerede ise 100 kişilik gazeteci ortaya çıkıyor. Kim gazeteci kim değil bellisiz, ot biter gibi gazeteci var. Bu mesleğin bir eğitimi yaşamı ve tecrübesi var. Eline bir makine, bir kamera alan gazeteci değil. Aksarayda kimse kusura bakmasın gazeteci sayısı sayılı parmak kadardır. İki satır yazı yazamayan, gazetecilikle ilgisi olmayıp, sanal alemde ona buna saldıranlar gazeteci değildir. Adamın ne gazetesi var, ne bir yazarlığı var, nede bir bu işle uğraşmışlığı var gazeteciyim diye ortada dolaşan çok kişi var.
Peki bunların sorumlusu kim derseniz, devletin mülki idari amirleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasetçilerimiz her önüne gelen kişiyi bana şantaj yapmasın diye tepene çıkarır sırtını sıvazlarsan olacağı budur. Kim gazeteci kim değil bunu ayırt edemiyorsan bunun vebali ve sorumluluğu idarecilerimizdir. Düzgün insan gazeteciden neden korksun kardeşim.
Buradan alenen yazıyorum, sayın valimizin kapısına 3 defa gitmiş değilim. Emniyet Müdürümüze aynı şekilde, Jandarmanın kapısını hiç bilmem, Baş savcı ve hakimlerin hiç birisiini tanımam görüşmüşlüğümde yoktur. Bunun gibi devlet dairesindeki idarecilerimizide aynı şekilde hiç rahatsız etmem. Sevmediğim anlamına gelmez, hava olsun diye de gitmem.
İnanın Emniyet Müdürü Sayın Ali Karabağ Beyi kaç defa çarşıda pazarda dolaşırken gördüm çok hoşuma gitti. Ama yazmak istedim inanın yalakalık lafı olmasın diye yazmadım. Gerçekten Ali Beyin bu şekilde gece gündüz tek başına dolaşması çok hoşuma gitmiştir.
Uzun lafın kısası kişilerin özel hayatı ile ilgilenen, şantaj yapan, gazeteciyim diye devlete itaat etmeyen, ourup kalktığını ve nerede ne konuşacağını bilmeyenle gazeteci diye oturur konuşursan sorumlusu bu fırsatı verenlerdedir.