Herkes anne baba olamaz
Aileden sorumlu eski Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf hanımefendinin geçmiş yıllarda ilimizi ziyaretlerinde çocuk yuvasını gezerken derin düşüncelere dalmıştım. Bir kedi bir tavuk kadar merhametli olmayan anneleri seyretmiştim. Merhametsiz annelere karşı devletimizin kimsesiz çocuklara sahip çıkması azda olsa beni teselli etmişti.
Hani sokak çocukları lafı var ya beni çok üzüyor. Bir zamanlar sokak çocuklarını topluma kazandırılması için bir komisyon oluşmuştu. Bende Sosyal Dayanışma Vakfında idim. Bu komisyonun üyesi olarak sosyal hizmetler uzmanları ile bu çocuklarla konuşmuştuk.
Tamamından işittiğimiz söz aile ilgisizliği ve sevgiden yoksun olma şikâyetleri idi.
Aksaray’ın evliya çelebisi gibi ilimizi dolaşıp geziyorum. Bazı köylerde soruyorum, On tane, sekiz tane çocuklu kadınlara rastlıyorum. Beylerin mesleklerini soruyorum. Ya amele, ya da hiçbir işleri yok. Sayın Başbakanımızın dediği 3 çocuğu anlarım da bu kadar çocuk neyin nesi, ne yapacaksın kardeşim bu kadar çocuğu?
Be kardeşim bu çocukların vebali kimin? Sen bu çocukların istikbalini kazandıracak durumda mısın, hayır. Peki, ne olacak bu çocuklar. Sokağa koyuracaksın toplumun ve ülkenin başına bela. Mesele çocuk doğurmakta değil. Bu çocukları topluma iyi insan olarak yetiştirmekte. Doğurganlıkta kediler, köpekler daha çok doğuruyor.
Ama o hayvanlar bir insandan daha çok yavrularına sahip çıkıyor. Ta ne zamana kadar. Büyütüp kendi avını kendisi halledene kadar. Ya bizler ne yapıyoruz. Bir hayvan kadar çocuklara annelik babalık yapmıyoruz. Tabi benim burada sözüm çocuklarına ilgisiz aileler.
İnanın bu sahipsiz sokak çocuklarına devlet de sahip çıkmasa. Sokaklar serseri ile dolar. Hiç değilse bu çocukların çoğunluğu topluma kazandırılıyor.
İstanbul da sahabelerin olduğu bir cami var. Galata köprüsünü karşıya geçince biraz ilerde. Geçen kış bir sabah namazını orada kılalım diye arkadaşlarla erkende camiye gittik. Caminin girişine saydım tam 15 çocuk birbirine sarılmış kış günü mermerin üzerine serdikleri kartonun üzerinde yatıyorlar. Başlarına dikilip uzun uzun seyrettim.
Sonra telefon açıp polise haber verdim. Polis bunları uyandırıp götürmek istemiş gitmiyorlar. Namaz çıkışı sohbet ettim, her birisi bir başka ilden kaçıp gelmiş. En büyüğü 15 yaşında. Ekserisinin ailesi ise bölünmüş aileler.
Efendim Allah korkusu maneviyat eksikliği olan insanların birçoğunun çocukları. Bunun dışında ekonomik nedenleri de gerekçe gösterip çocuklarını sokağa atanlar var. Be kardeşim besleyemiyorsan yapma, iyi eğitim ve terbiye veremiyorsan bu kadar çocuk yapmayacaksın.
Hem kocası ile hem dostu ile buluşup ikiz doğuran. Sonrada birisi kocadan birisi dostundan olan iki çocuk. Doğan ikizlerin günahı ne? Böyle bir kadının ahlakı nerede. Allah korkusu olsa bunu yapar mı? Kocası yurt dışında bir kadın dostundan hamile. Tuvalette doğuruyor ve sonra çocuğu bu kış gününde dostunun kapısına bırakıp gidiyor. Çocuk orada ölüyor. Ahlak bunun neresinde, vicdan bunun neresinde, namus mefhumu bunun neresinde?
Çöplüklerde bulunan çocuklar aynı değil mi? Peki bir tavuk kadar bu annelere anne diyebilirmiyiz? Erkekseniz tavuğun elinden yavrusunu bir alın alabilirseniz.
Hayvanlar alemini çok izlerim. Bakın bakalım bir ufacık hayvan yavrusunu vermemek için kendisini aslana kaplana siper ediyor. Duyarsız ve sorumsuz anneler hayvanlardan daha aşağı annelerdir. Baba bunu yapıyorsa onlarda aynıdır. Yuvasına yılan giren Ağaçkakan yılandan yuvadaki yavrularını korumak için kendini parçalıyor.
Sahabe döneminde bir deve ölüyor. Ciğerinde 8 delik çıkıyor. Peygamberimize soruyorlar. Devenin 8 tane yavrusu öldüğünü ve her yavrusu öldüğünde acıdan ciğeri delindiğini söylüyor. Annelik duygusu ve merhameti işte budur.
Evet, vicdansız annelere karşı iyi ki devletimiz bu çocuklara sahip çıkıyor. Bakamıyorsan doğurma kardeşim. Bunların vebalinin altında kalırsınız. Ahirette de mesul olursunuz.