İlle de yalan söylemek durumundamıyız?
İnsanlar neden yalan söyler?
Hani zaman zaman deriz ya, “yalancının biri, bunun yalanından bıktım, bu adam hiç mi doğru söylemez, Allah bir dediğinden başkasına inanmam ." gibi birçok cümle sıralayabiliriz. Hatta söylenen yalanlardan dolayı geçimi bozulup yuvası yıkılanlar bile mevcut. Bazı insanlarda yalanı adet hailine getirerek doğru gibi anlatırlar. Yalanı arkasında iftirada mevcut, olmadık bir şeyi söylemekte iftiradır. Hadi zordan kurtulmak, bir geçimi düzeltmek için yalan söylediniz. Ama gereksiz yere aldatmak ve ara bozmak çok çirkin ve kabul edilemez bir durumdur.
Bu konu muhakkak ki en çok gündemi kurcalayan başı yoran bir soru halinde, neden insanlar yalan söyler? Beyninde bir mekanizmamı bozuktur yâda nedir insani buna sevk eden. Sıkıştığında yalana başvuranın sayısı hesap edilemez.
Yalanı ilk duyduğumuz insanlar tabii ki anne babamızdır. Daha çocuk yaslarda, bir yerlerde bir şekilde annemizin yalanını çok bozmuşluğumuz mutlaka olmuştur hepinizin, anne niçin yalan söyledin denildiğinde ise alınan yanıt; “ bu yalan değildi evladım” öyle söylenmesi gerekiyordu olmuştur. Çünkü çocuk alışır yavaş yavaş, onunla büyür hatta kendisi de ayni oyunu oynamaya baslar, kim kimi kandırabilirse, ama peki niye?
Eşini, dostunu, postunu inkâr eden yalana bas vuran insanların sayısı pek fazla, en çok yalanı ise seni seviyorum derken kullanır insanoğlu, neden? Hiç düşündünüz mü?
Arkadaşlık da. Dostluk da, evlilikte işte yalan girerse araya ve bu hissedilirse sonu olmaz. Ama buna rağmen yalana devam eder insan.
Geçenlerde çok dikkatimi çeken bir konuşma geçti bir yerde, bir arkadaş kızı arkadaşları ile birlikte mutfak masasında oturuyorlarmış oradan buradan konuşurken, birisi demiş ki saat kaç oldu gelemez tabi ki yalanlarını düzeltme imkânı yok. Diğeri evet katılıyorum bizim Ayşe de ayni yalanları söyledi yok üniversite okuyorum yok vs. simdi yüzümüze çıkamıyor, derken bizim başka bir arkadaşta öyle bir şey söyledi dikkatimi çekti ve o yüzden bu yazıyı yazma gereksimi duydum.
Son zamanlar yaşanan afetler kadar çoğaldı yalan, yine son zamanlar hastalık halini aldı ki yalan çaresi yok tabide. Çaresi olmayan bir hastalığa yakalanırsa insan olacağı buydu. İnsanlar mı yalan olmuş. Yalan mı insan olmuş belli değil.
Eşine dostuna ailesine kardeşine, bacısına iş arkadaşına doktoruna patronuna, öğretmenine hocasına hacısına, kim kaldı başka yani herkese yalan söylenir karşısına oturunca. Peki, o an insan asil kendisine yalan söylediği gerçeğini fark etmez mi? alışılageldiğinden bunu gerçekmiş gibi yapmaya devam mı eder? Evet ise niçin?
Konu yalan olunca kimseyi rencide etmeye kimsede suç aramaya omu bu mu daha çok yalan söyler diye hesap etmeye hacet yok, en yakın örnek yine kendimizizdir.
Çok basit bir soruydu bu, herkesin bildiği hepimizin yakından ilgilendiği, su an bile okurken omuz silktiği ben yalan konuşmam diyebilecek kadar cüretkâr davrandığı bir konu çok uzunca ele almaya gerek duymadım. Kendimize birazcık da olsa samimi olmayı deneyelim. Yalandan sıyrılmaya imkân yok ama azaltmaya çalışalım. Yalan söylemiyorum diyen kişilerin en büyük yalanının bu olduğunu bildiğimiz halde çaresizce kabulleniriz.
Bir atasözü ile bitireyim yazımı. Yoksa bu yazı uzadıkça uzar. “Doğru ol, doğruyu söyle. Üzüntü getiren doğru, sevindiren yalandan iyidir.
Yine başka bir atasözü “Yalanla iman bir arada bulunmaz.” Yâda, daha doğru bir şekilde soru değiştirilecek olursa, İnsanlar neden asil kendisine yalan söylerken, başkasını kandırıyorum sanır?
Neden yalan söylenir? Niçin yalan söyleriz? Nasıl utanmadan yalan konuştuklarımızın yüzüne bakabiliriz? Yalansız bir dünya da herhalde yok.