İnsan sevgiyle beslenir
Sevgisiz insan için yaşamın bir anlamı yoktur, bazen ölümü bile düşünür. İnsanlar sevgi ile yaşar ve sevgi ile hayat bulur. Ama ince insan kendisini sevmeli ve kendisi ile barışık olmalıdır. Sevgiden ne anlıyoruz buna bakarsak, insan eşini dostunu, arkadaşını karşılıklı sevmelidir. Onlardan karşılık bulduğunda mutlu olur ve hayatı güzelleşir. Dolayısı ile herkes birbirini sevmelidir. Sevgisiz insan olmadığı gibi sevimsiz bir toplumun olması insanların huzurunu bozar.
Mesela geçen bir psikiyatri uzmanın sözlerini okudum, çok ilginçti. Sokakta veya başka bir yerde eşini öldürerek cinayet işleyen erkek ve kadının yaptıkları öldürmenin altında sevgisizlik yapığını söylüyor. Sevmeyen birisinin başkasını çok zor şartlarda öldürebileceğini, ancak konu düşmanlık ve kine dönüşmüş ise öldürüyor diyor.
Kendisini çok sevdiği halde kendisinden ayrılan eşi hazmedememe konusu oluyormuş. Yani genel olarak çok sevmenin karşılığını bulamamak suça teşvik ediyormuş. Sevilmemek hazmedememek olayını tetikliyormuş. Sevmeyen insan oh be kurtuldum der diyerek uzaklaşır diyor. Bilmiyorum siz bu görüşe ne dersiniz?
Yine sevgi görmeyen çocuklar, karşısında sevilen çocukları kıskanıp ona zarar verebiliyor. Evlerinde ise daha çok hırçın oluyorlar. Dolayısı ile sevgi hayatımızın he alanında olmalı ve yaşanmalıdır. Hayat sevgi ile güzeldir.
İnsan sevgiyle doğar, sevgiyle yaşar, sevgiyle var olur, hayata sevgiyle bağlanır. Sevgisiz kaldığını, sevgiden uzaklaştığını hisseden insanın hayatı susuz kalmış topraklar gibi kurur, çölleşir, çöl fırtınaları ile her gün ayrı yöne savrulan kumlar benzeri, tutunacak yer arar durur.
Sevme ve sevilme umudunu kaybeden bir insan için yaşamı sürdürmek anlamsız bir yük haline gelir. İntiharların en büyük nedeni insanın sevgisiz kaldığını, hayatının anlamının kaybolduğunu düşünmesidir. Doğduğumuz günden, öldüğümüz güne dek en büyük arayışımız sevgidir. Çünkü biz sevgiyle besleniriz.
Ana rahminde annenin kalp atışlarını dinleyerek, varlığını ve sevgisini hissederek güven duyar, yaşama tutunuruz. Annenin şefkatiyle huzur bulur, sarılışıyla mutluluğa ulaşır, her dokunuşuyla sanki dünyaların bizim olduğunu hisseder, yaşamanın sevinç ve coşkusunu duyarız. Okula başlayınca sevgiyi öğretmende, gençlikte karşı cinste ararız. Evlilik, sevgide buluşmanın, sevgide birleşme ve bütünleşmenin umutlu bir arayışıdır. Sevgide birleşen eller ve gönüller hayatın güzelliğine kavuşur.
Bir hadiste olduğu gibi ev mabede, hayat ibadet kutsallığına ulaşır. Çocuklarımızı, akrabalarımızı, dostlarımızı severiz ama sevgi gerçek hedefini tüm insanları sevdiğimiz ve karşılık beklemeden hizmet ettiğimiz zaman bulur.
Sevgi insanın özü olduğu gibi yaşamın da özü ve en önemli gerçeğidir. Hayatımızı gerçekler üzerine kurmadan ve gerçeklere uygun yaşamadan diğer insanlarla, birliğe, sevgiye ve dostluğa ulaşamayız. Sevgi gerçekler içinde yaşar. Sevgiyi gerçeklerden uzaklaştırıp riske atmamak gerekir. Büyük umutlarla kurulan birçok evlilik kısa süre sonra boşanmayla sonuçlanıyor.
Boşanmak bir gencin yaşamında nasıl büyük maddi, manevi hasarlar yaratır bilir misiniz? Gençler sevgilerinin gerçeklere dayanamayacağı korkusu içinde evlilik öncesi dönemlerde gerçekleri birbirlerinden saklıyorlar veya gerçek dışı şeyler söylüyorlar. Oysaki gerçekleri korkmadan ortaya koyarlarsa ya ilişkiyi fazla ilerlemeden bitirir ve gerçekler dışında yürüyen bir ilişkiden daha büyük zararlar görmeden kurtulurlar veya ilişkinin gerçeklere dayandığını görür güvenli yürürler.
Sevmek çok kolaydır. İnsanlar birbirlerini sevsin, hayatları kolaylaşsın, güzelleşsin diye Allah sınırsız, ayırımsız ve koşulsuz olan tüm sevgisini bize vermiştir. Ruhumuz O’nun sevgisi, şefkati, merhameti ve yüceliği ile doludur. Fiziğimiz sevgiyle yaşamak için yaratılmıştır. Kalbimiz dakikada 70-80 kez tüm vücudumuza sevgi yayar. Kollarımız sevgiliye sarıldığı, muhtacı koruduğu zaman gerçek işlevine ulaşır.