İnsanın bir çizgisi olmalı
Zaman zaman deriz ki, “ adam gibi adam.” Tabi bu söze kimse itiraz edemez. Bir adam adam gibi adamsa onun kendini anlatmasına zaten gerek yok. Ama önemli olan bu ismi alabilmek. Verdiği sözde duruyor, adam satmıyor, başkalarını kıskanıp karalamıyor, yeri ve mevkisi ne olursa olsun adamlığını koruyorsa, saygı ve sevgide kusur etmiyorsa, büyüğüne, küçüğüne karşı hoşgörülü ise ve seviyesini koruyorsa bu adam gibi adam.
Mesela bazen resmi kurumlara gidersiniz orada bir yetkili ile karşılaşırsınız. Gördüğünüz ilgi, yakınlık ve davranışını beğenirsiniz, ona hemen dersiniz ki, adam gibi adam. Bu diğer toplumlarda da aynı olduğunu bilmeyenimiz yok.
İnsanlar büyüdükçe küçülmesini bilmeli. Bu siyasi hayatımızdan tutun, toplum hayatımıza kadar her yerde böyledir. Adam gibi adam olamayanlar çok kısa dönemde yok olup giderler. Bunun numunelerini saymakla bitiremeyiz.
Dolayısı ile dümdüz ve gideceği yeri bilen. Bir de azmi olmalı…
Bilmediğin tanımadığın insanların yaşam ve hayatı ve işi ile ilgili sallıyorsan bu adamlık değil kıskançlıktır. Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali, uzaktan ahkam kesmeyeceksin. Haddini ve yerini bilirsen adam gibi adamsın.
İnsanın iradesi güçlü olmalı. Dirençli olmalı. Doğru bildiğinden ve herkesçe kabul görmüş doğrulardan şaşmayacak. Sözüne özüne güven duyulmalı bu her mecliste…
İnsanların davranış çizgisini bir yola benzetebiliriz. Çizgisi olan insanların yolu büyük ve geniştir, dümdüz gider, kişiyi hedefine kısa sürede ulaştırır.
Çizgisi olmayanların yolu ise, dolamaçlıdır, keskin virajlıdır, inişli çıkışlıdır, hedefe varmak zaman alır.
Veya ana yolun yanında tali yollara sapanlar, bazen taşlı, topraklı, bazen de, batak ve çamurlu yollardan ilerlemek zorunda kalır.
Kiminde ise çıkmaz yola sapar, öyle bir noktaya gelir ki, kaybolur gider insan.
İnsanın çizgisi belli olmalıdır, normal yaşam şeklinde, başı ve sonu tahmin edilebilmelidir. Hedefi olmalıdır insanın, ne zaman nereye sapacağını, nerede, nasıl davranacağını, toplumda nasıl konuşacağını bilmelidir.
Başkaları da kişinin çizgisini az buçuk tahmin edebilmelidir ki, o kişinin tutarlı olduğunu görüp, kişiye karşı güven duygusu oluşsun.
Yani kişinin bir hayat felsefesi, bir yaşam çizgisi olmalıdır.
Aslında buna halk dilinde “adam gibi adam olmak” da denir. Yani özü sözü bir olan, takiyye yapmayan, sağ gösterip sol vurmayan, yüzüne karşı başka, arkadan başka olmayan. Ve ne olduğunu kendisi de, karşısındaki de bilen.
Özü sözü bir, çizgisi olan birini bulmak, tanımak ve dost olmak öyle güzeldir ki, ancak, hacı hacıyı bulur Mekke’de, hoca hocayı bulur tekkede misali, öyle bir adam bulmak için önce kişinin kendisinin öyle olması gerekir.
İçi başka, dışı başka olursa insanın, hem kendi tarafından, hem karşı tarafından yanılgılar da çok olur. Dış görünüş insanı aldatır bazen.
Ben namusluyum diyorsa insan, namuslu olmalıdır. Ben haram yemem diyorsa, gerçekten haram yememelidir. Ben dürüstüm diyorsa, dürüst olmalı, dürüst tanınmalıdır. Attığı her adımı bilmeli, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır.
Ve en önemlisi her türlü haltı yeyip, sonra da meydana çıkıp, kendisini sütten çıkmış ak kaşık misali “sizi gidi münafıklar, sizin yüzünüzden kıyamet kopacak” dememelidir.
Çünkü bu tür insanların söylediklerini kimse üzerine almaz, ağzından çıkan her kelime kara zift olur, yağmur gibi onun üzerine yağıp, sahibinin üzerine yapışır kalır.
O kara zift o gün görülemeyebilir. Emin olun ki, gerçekler ortaya çıktıkça bir gün mutlaka görülecektir.