İyi olmak mı önemli kötü olmamak mı?
Elbette iyi olmak önemli diyeceksiniz. Ama çok fazla iyi insan bulmanız çok zor. İyi olamıyorsak, kötü olmamakta bence çok iyidir. Çünkü insan nefis taşıyor, bundan dolayı da her zaman kötülük yapmaya meyillidir. Mutlaka iyi insan vardır, ama bunların sayısı parmaklarımız adedi kadar azdır. Gelin biz dört dörtlük iyi insan bulamazsak da, kötülükten uzak duran insanların sayısını çoğaltalım. Kötülük yapmaktan uzak durursak iyi insanız.
İşte medeni yaşantının güvencesi, insanlar kötülükle ilgili korkuyu içine yerleştirmiş; hakiki ahlakı kılmış insanların çokluğudur bence. İyilik yapmayı çok önemseyenlere, kötülükten kaçanlar kadar güvenemeyeceğimizi fark edin artık. Çünkü iyiliğe odaklanmış insanlara çok kötü bir davranışı bile “bir iyilik” olarak kabul ettirip onaylatma şansınız olabilir. Bu sizin ikna ediciliğinizin yanı sıra birçok nedenle mümkündür. En başta da “iyiliğin” görünenidir.
Bir baba çocuğunu dövmekle ona iyilik ettiğine arkadaşlarını ikna edebilir. Aynı adam karısını dövmek ve eve kapatmakla ailesine iyilik yaptığını da onaylatacak insan bulur. Bir siyasetçi; idealler için, güçlü bir gelecek için ya da egemen bir devlet kurmak için ölmenin ve öldürmenin erdem olduğunu; insanları savaşa göndererek toplumuna yaptığı iyilikle gurur duyduğunu kürsülerden bağırabilir ve çok alkış alabilir
koskoca bir topluma. Bir yargıç, uygulamakla yükümlü olduğu kuralları değil vatanının iyiliğini düşünmek gerektiğine inandırabilir kendisini; kanıtsız ispatsız mahkûmiyet kararlarına imza atıp insanların özgürlüklerini ellerinden alabilir.
Gazeteci, ülkesi için zararlı gördüklerini gözden düşürmeyi, gerçekleri yazmaktan daha faydalı, iyi bir tercih sayabilir ve bundan saygınlık sağlayabilir.
Bu saydıklarım ancak “iyiliğe odaklanmış” olanların başına gelebilir ve onlar tarafından onaylanabilir, desteklenebilir. Çünkü her kötülük, “iyilik elbiseleri” ile dolaşır aramızda. Hiçbir kötülük mazeretsiz çıkmaz sokağa. Eğer iyiliğe odaklanmışsanız, meşrebinize uygun olarak kötülük maskesine dönüştüğünde onu ayırt etmeniz kolay olmaz. Kötülüğü çırılçıplak haliyle yakalayabilmek için onun korkusunu kayıtsız şartsız kalbinize yerleştirmeniz gerekir. Aklınıza demiyorum. Akıl çok tekinsizdir, oyunlar oynar bize…
Kötülüğü fark etmeye odaklanmış bir kalbi, “iyilik elbisesiyle” kandıramazsınız. Çok akıllı, çok okumuş, çok iyi bir insan olduğu için değil. Tam tersine iyi olmakla fazla ilgilenmediği için. Onun bütün ilgisi kötü olmamayadır. O nedenle, o şık şıkırdım iyilik elbisesini görmez bile; ardındaki mutlak kötülüğe takılı kalır. Öldürüyorsan, dövüyorsan, zulmediyorsan, güçsüzü eziyorsan, kibirle bağırıyorsan, bütün güç bende olsun diyorsan... İstediğin kadar “iyilik” mazeretlerine sığın, bütün bunları herkesin yararı için yaptığına inandırmaya çalış; karşındakinde kötülük yapma korkusu varsa göstereceği inada şaşırır kalırsın…
Bir çuval “mantıklı” laf edersin yaptıklarının iyi olduğunu kabul ettirmek için. Tek cevap alırsın: “Hayırlısı ne ise o olsun”… Kopartamazsın onu o “ilkel korkusundan”…
İşte ben de diyorum ki artık, “iyi olmayı boş versek de olur, ama kötü olmayalım”… Aslında bu kabulün yeni bir tarafı da yok. “İlkeli yaşamak gerekir” derken; “amacın her türlü aracı meşru kılmadığını” söylerken ya da Aliya İzzetbegoviç’in “savaş ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir” sözünü hatırlar alkışlarken biz iyiliğe methiye düzmeyiz. Bütün bu öğütler kötülüğü yasaklar bize. Ama kötülere methiyeler düzer övgüler yağdırrız.
Bizdeki eksiklik iyiliğe olan tutku değil. Kötülük yapmaktan korkan insanların az oluşu bizim meselemiz. Kısacası İyi bir insan olmak mı önemli, kötü bir insan olmamak mı?