Kar geldi bereket geldi
Bu sene kış bereketli başladı, inşallah sonu daha güzel olur. Kaç senedir doğru dürüst kara hasret kalmıştık, nerede ise sıcak bölgelere dönecektik. Geçen yılki kuraklığı zannedersem bilmeyen yok. Ekinler tarlalarda kurudu, sulak olmayan yerler çiftçilerimiz tarafından tekrar sürüldü. Yağmurlama ile sulanmayan yerler ise tamamen tarlada kaldı. Bundan çiftçilerimiz etkilendiği gibi hayvancılarımızda büyük yara aldılar.
Arabamın üzerindeki kar kalınlığını ölçtüm 11cm idi. Dedim ki buna şükür, geçen sene ekinler baharın çıkmaya başladı. Bu sene gezdiğim bölgelerimizde hemen hemen ekinlerin tamamı çıkmış tarlalar yem yeşildi.
Tarım neden önemli derseniz, tarımın olmadığı yerde darlık var demektir. Hem insanlar ve hem de hayvanların yaşamı buna bağlı. Ekmek tarıma bağlı olduğu gibi her şeyimiz unla yapılmaktadır. Hayvancılığın gelişmesi tarıma bağlı tarım olmazsa saman olmaz yem olmaz. Dolayısı ile hem hayvan pahalı olur, hem süt ve buna bağlı olarak et sofraya pahalı gelir.
Kar yağışı sonunda televizyona geçtim çıkışta birkaç kişi Belediye niye yolları tuzlamıyor diye bana şikâyette bulundu. Kardeşim kar yağsın da biraz evde oturalım ne kadar varda tuz atılsın dedim.
Benimde eski bir Belediyeci olmam nedeni ile bilirim zorunlu olmadıkça Belediyeler tuzlamadan uzak dururlar. Nedeni ise asfaltın bir numaralı düşmanı yol tuzlamaktır. Tuzun asfalta verdiği zararı hiçbir şey vermez yollara öbek öbek çukurlar açar. Zaten tuzlanacak bir kar durumu da yok.
Kar aklıma gelmişken biraz olsun eski karlardan bahsedeyim. Bizler köylü çocuğu olduğumuz için köylerde greyder olmaz kepçe olmazdı. Şimdiki gibi ulaşım o kadar da kolay değildi köyle şehrin bağlantısı olmazdı.
Köyden şehre eskiden bir kamyon olur 10 köyün insanını toplar şehre getirirdi. Öyle çok işi olmayan şimdiki gibi şehre gelmezdi, rahmetli babamda öğretmen olduğu için bazen yoğun kar nedeni ile maaşını almaya gelemez, iki aylık maaşını birden aldığı zamanlar olurdu.
İlkokula giderken bazen sabah bir kalkardık bizim boyumuzdan yüksek kar yağardı. Okulların tatil olması mümkün değildi, tatil olsa da zaten kimsenin haberi olmazdı. Sabah okula nasıl gideceğiz diye endişelenirdik.
Babalar sabahın erkenden kalkar önce sokak çeşmelerine yol açarlardı. Sonra okula gitmek için yollar açılırdı, bizde o yollardan okula giderdik. Rahmetli babamın Öğretmen olması nedeniyle yol açmak için okula kürekle geldiğini çok iyi biliyorum.
Erkekler bunları yaparken şimdiki gibi her şeyin aynı dairede olduğu evler yoktu. Bir avlu içinde oturma odası, yatak odası, kayıt damları, yemek yapılan yerler hep ayrı ayrı yerlerde olurdu. Kadınlarda bu evlerden birbirine geçecek yol açarlardı.
Köylerde eskiden nerede ise her evde büyükbaş hayvan ve küçükbaş hayvan olurdu. Bunlara kadınlar bakarlardı, bazen ahırların kapıları kar tipisi ile dolar bunları analarımız açar hayvanları yemler ve sularlardı.
Öyle şimdiki gibi doğalgaz ve kömür yoktu, biraz hayvanı çok olanlar sobada tezek yakar, geri kalanı sobada saman yakardı. Bunların ne kadar uzun ömürlü olduğunu siz düşünün. Her evde bir soba başında torba tezek ve saman dolu durur bittikçe sobaya atılırdı.
Biraz daha eskiye giderseniz fakir insanların bunu yakacak malzemesi olmazdı. Evlerde kürsü dediğimiz tandır başı kilimle örtülü dört ayaklı tahtalar olur ağzı soğumayan taşlarla örtülür insanlar bu tandırların altına sokulur, ısınırdı.
Bende az çok hatırlıyorum üşüyünce komşumuz Ümüş teyzenin kürsüsüne koşup, sokulurdum. Şimdi bunları duyan gençlerin onlar eskidendi dediklerini biliyorum. Ama mevcut halimize şükretmemiz gerekmez mi? On kişinin tek odada yattıklarını ben hiç unutmam, insanlar kışın üst üste yatarlardı.
Uzun lafın kısası eskiyle yeniyi kıyaslayıp nostalji yapmaya çalıştım. Bereket olarak o eski karları özledik, kayacak ne su üstünde buz var ne de kar var. Rabbim inşallah geçen seneki gibi bizleri yağmursuz ve karsız bırakmasın. Amin.