Siyaset herkesin işi değil
Yazımın başlığını okuyunca beni cahillikle suçlamayın, sanata eskiden zanaat denirdi. Siyaset bir hizmet aracı iken artık nerede ise bir sanat oldu, bunu yapanlarda siyaset sanatçısı sayılır. Çünkü bunu herkes yapamaz, bu işi iyi bilmek lazım. Bu zanaatın en zor olanını iktidar partisi mensupları yaparlar. Perşembe günü Güzelyurt da idim, Turizm haftasını televizyon için çekip tanıtım programı yapmaya gitmiştim. Oraya Ak Parti il Başkanı Sayın A. Kadir Karatay, Milletvekili adayları ve partililerde katıldı. Başkan bir ara protokolün arka kısmına gidip oturdu, çay içerken başı bir anda kalabalıklaştı. Tahminime göre partililerin dışındakiler Sayın Başkana talep ve istek iletiyorlardı.
Onun kafasında aslında Güzelyurtluları, esnaf ve halkını ziyaret var. Ama baktım başka taleplerde bulununlar var. Siyasetçiden ne istenir, kimisi hizmet, kimisi iş ve kimisi tayin gibi şeyler isterler.
Hatta bazıları siyasetçiden öyle olumsuz işler talep eder ki yapmanız mümkün olmaz ama vatandaş, “ sen istersen yaparsın” diye bazen topu kucağına atıverir. Hem adamı küstürmeyeceksin, hem de ikna ederek göndermek zorundasın. Bunu yapamıyorsan ya yalan söyleyeceksin, ya da ret edip adamı küstüreceksin. Siyasette adam küstürme lüksün zaten olamaz.
Ben gerçekten siyaseti bundan dolayı sevmiyorum ve mümkün mertebe dışında kalmaya çalışıyorum. Bu işler gerçekten çok zor işler, hele bize göre hiç değil. Siyaset niye zor zanaat önce bunu bir hatıramla anlatmak istiyorum.
Rahmetli Emin Gürün döneminde daire müdürüyüm, rahmetli rahatsızlığı nedeni ile yurt dışına ameliyat için gitmişti. Yerine Cemal Hoca (Cemal Kılıç) vekâlet ediyordu. Rahmetli gibi Cemal hocamda beni severdi, o dönem henüz 27 yaşında idim, bana yetki vermişlerdi sokak aralarından mahallelere kalkan mahalle minibüslerini 12 ayrı minibüs hattı kurarak kişilerin elinden alıp toplu taşımaya dönüştürmüştüm. Elinden kişisel durakları gidenlerden tehditlerde almıştım, ama bunda kararlıydık ve başardık da. Bir gün bana dedi ki;
“ Erdoğan oğlum adamların ellerinden ekmekleri gitti, bunlar bir kaç kişi ama Aksaray’ın hayrına bir iş yaptın. Seni bana durmadan şikâyet ediyorlar görevden almamız için ben bunlara meydan vermeden arkanda duruyorum. Şu bana haksız isteklerde bulunanlara siyasetçi olmamız nedeni ile hayır diyemiyoruz. Hayır deyince bizi oyla tehdit ediyorlar ben sana göndereyim sen ne yaparsan yap başımdan bunları uzaklaştır” demişti.
Gelenleri dinler bana gönderirdi, vatandaş bana gelmeden dahili telefonla beni arar, “ gönderdiğim kişiyi ne yaparsan yap bana tekrar gönderme” derdi.
Kanunsuz talepte bulunan insana bunu yapmanın yasal olarak suç olduğunu söylesen de, “ sen istersen yaparsın, Başkan yap dedi de sen neden yapmıyorsun” diye diklenirlerdi.
Bende son kozumu oynar, “ bakın Başkan siyasi bir kimse bugün var yarın yok, o vatandaşın işinin yapılmasını ister. Ama bizler memuruz çocuklarımız var yasaya uygunsuz iş yaparsak ekmeğimizden oluruz. Bizim çocukları kim besleyecek” der vatandaşı gönderirdik. Vatandaş ne Başkana kızar nede bize kızardı. Bir nevi Başkanın yükünü sırtından alır onu rahatlatırdım.
Cemal hocama dedim ki, “ Başkanım iyi güzelde yarın siz gidersiniz biz kalırız, vatandaş bize düşman olmaz mı” dedim. Hocam dedi ki, “ Erdoğancığım siyasi yerde çalışmada zor, siyaset yapmak da zor. Ama asıl bizim işimiz zor. Anlayacağın siyaset zor zanaat, insanlar alıştırılmış haksız işi de olsa, haklı işi de olsa bunlar siyasetçi mecbur yapacaklar zihniyeti hakim. Bundan nasıl bu insanları kurtarırız bilemiyorum” demişti. Siyaset zor zanaat sözü bana hatıra olarak oradan kaldı.
Görüldüğü üzere küçük yerlerde siyaset yapmak bir ayrı zor olsa gerek. Bu işleri öyle kolay kolay herkesin yapabileceği bir iş değildir. İktidar partisi mensuplarına Allah kolaylıklar versin işleri çok zor. Hele şimdi birde seçim zamanı işler daha da zor, çünkü seçim zamanı daha çok olumsuz taleplerle karşılaşırlar. Yapsan bir türlü yapmasan bir türlü misali. Konu konuyu açtı, bende Sayın Karatay’ın Güzelyurt gezisinden esinlenerek bir hatıramı sizlerle paylaştım.