Utanmanın neresindeyiz?

ERDOĞAN KAYA
ABONE OL

       Sen hiç utanmazmısın? Ne yüzsüz ve hayasız adamsın? diye çoğu zaman söyleriz. Ama bu utanma ve hayanın kendimiz neresinde olduğumuzu bilmeyiz. Büyüklere saygı göstermemiz gerekirken onlara karşı da hayalı olup onların yanında yapılmaması gerekenleri yapmayıp utanmamız lazım. Başkalarını utanmazlıkla suçlarken biz utanmanın neresindeyiz şöyle bir bakalım.

     Peygamber Efendimiz sahâbîlerine “Allah’tan nasıl utanmak gerekiyorsa öyle utanmalarını” tavsiye etmişti. Onlar:

“Elhamdülillah biz Allah’tan utanıyoruz” deyince, Efendimiz Allah’tan utanmanın ne anlama geldiğini onlara şöyle anlattı:

     Allah’tan utanan kimse, başını ve başındaki organlarını Allah’ın hoşnut olmadığı şeylerden korumalıdır. Daha açık bir söyleyişle:

      Allah’ın istemediği şeylere bakmamalı, Allah’ın sevmediği konuşmaları dinlememeli, Allah’ın beğenmediği sözleri söylememelidir.

      Allah’tan utanan kimse, karnını ve onun içindeki organları Cenâb-ı Hakk’ın istemediği şeylerden korumalıdır. Daha açık bir söyleyişle:

kalbine sahip olmalı, cinsel organını günahtan korumalı, günah olan şeye dokunmamalı, günah olan yere gitmemelidir.

     Allah’tan gerektiği gibi utanan kimse, bir gün ölüp gideceğini, güzel vücudunun çürüyüp yok olacağını düşünmelidir.

     Âhireti dünyaya tercih eden kimse, dünya zinetini elinin tersiyle itmelidir. işte o zaman insan Allah’tan gerektiği gibi hayâ etmiş olur. Allah’tan gerektiği gibi utanmayı Efendimiz böyle anlattı.

      Şu sözü de o söyledi:

      Kul Allah’tan gerektiği gibi utanırsa, Allah Teâlâ da kulundan utanır. Kulu ellerini kaldırıp da kendisine dua ettiği zaman, o elleri büsbütün boş çevirmekten hayâ eder. Başkasının mahrem yerine bakmamak. Utanma duygusuna sahip olan insan başkasının mahrem yerlerine bakmamalıdır. Eşler bundan müstesnâdır. Çünkü onlar birbirinin mahremiyetine girmiştir. Erkek erkeğin, kadın da kadının mahrem yerini görmeyecektir.

    Bir gün Allah’ın elçisi, açık alanda çıplak yıkanan bir adam gördü. Bunun üzerine ashâbına bir konuşma yaptı. Allah Teâlâ’nın hayâ sahibi olduğunu, hayâ duygusuna sahip olanı ve örtüneni sevdiğini söyledi. Etrafı açık yerde yıkanan kimsenin örtünmesini veya kapalı yerde yıkanmasını tavsiye etti.

     Peygamber Efendimiz zamanında Arabistan’da hamam yoktu. Onun için de Allah’ın elçisi hamamı hiç görmemişti. Fakat ticaret seferleri dolayısıyla diğer ülkelere giden tâcirler hamamı görmüş ve onun nasıl bir şey olduğunu Resûl-i Ekrem’e anlatmışlardı. O da hamamda edep kurallarına uyulmadığını öğrenince, hamama gidilmemesini tavsiye etti. Hamamın temizlenmeye vesile olduğu ve bazı rahatsızlıklara iyi geldiği söylenince de, hamama giren erkeklerin mutlaka vücutlarının alt tarafını örtmesini kesin bir şekilde emretti.

     Kadınların hamama gitmesini ise doğru bulmadı. Evinden başka yerde soyunan kadının, Allah ile kendi arasındaki edep perdesini yırtmış olacağını söyledi. Ancak hasta ve loğusa kadınların hamama gitmesinde sakınca görmedi.

  Bir gün çıplak bazı gençler Peygamber Efendimiz’i görünce kaçıştılar. Allah’ın elçisi onlara kızdı ve:

“Hayret doğrusu! Ne Allah’tan utanıyorlar ne de peygamberinden sakınıyorlar” diye söylendi.

Utanma duygusu olmazsa, İman ile utanma duygusu birbirinden hiç ayrılmaz. Biri kaybolunca diğeri onun ardından gider.

      Utanma duygusu ilk insandan beri hep var olmuş ve insan bu sayede fenalıktan korunmuştur.

Peygamber Efendimiz “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözünün ilk peygamberlerden beri hep söylenegeldiğini ifade buyurmuştur.

      Utanma duygusu erkek kadın herkeste bulunmalı ve herkes mahrem yerlerini örtmelidir.

Bir gün Peygamber Efendimiz cehennemde gördüğü bazı kadınları tasvir etti. Onların daha dünyaya gelmediğini, utanma duygusundan yoksun bu kadınların cenneti göremeyeceğini, hatta kokusunu bile duymayacağını söyledi.

  Onlar sözde giyinik çıplak kadınlardı; üstelik başkalarını da kendileri gibi giyinmeye zorlayacaklardı.