Yediğimiz içtiklerimizi biz mi kazanıyoruz?
Yazımın başlığını okuyarak es geçmezseniz sevinirim. Çok kazanıyorum, rızkı ben kazanıyorum deme. Rızkı sen talep edersin verende vermeyende Allah’tır. Hiç bir kimse rızkını kendisi kazanmıyor, kazandığını söyleyenler ise gözleri kördür. Şükür etmezsek o verilenler bir anda gidebilir. Bundan dolayıdır ki, şu yazacaklarıma dikkat edilmesi gerekir.
Ayet ve hadisler ile iki kıssayı okuyalım ve devam edelim.
Bakara / 254. Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir.
Ankebut / 17. Siz Allah’ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
Hazreti Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:“Siz Allah’a hakkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizleri de, kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı: Sabahleyin aç çıkar, akşama tok dönerdiniz.
Alim bir zata sormuşlar:
Ahmağın bol rızıklar içinde, akıllı adamın darlık içinde olmasının hikmeti nedir?
Şöyle cevap vermiş:
Allah, kendini bildirmek için böyle yapmıştır. Zira her akıllı rızıklanırsa ve her ahmak mahrum olsa, herkes akıllıyı, aklının rızıklandırdığını sanacaktır. Bunun aksini görünce, rızkı verenin başkası olduğu bilinir.
İbrahim ibni Ethem ile Şekik’ül Belhi (Rahmetullahi aleyhim) Mekke’de karşılaşırlar. İbrahim, Şakik’e “seni bu duruma getirmeye sebeb ne oldu” diye sorar. Şakik şöyle cevap verir.
“Günlerden bir gün çöle varmıştım. Kıraç bir yerde yatan, kanatları kırık bir kuş gördüm. Kendi kendime “burada oturayım ve bu kuşun rızkının nereden geldiğini gözetleyim.” Dedim. Kuşun karşısında yere çöktüm. O sırada gagası arasında çekirge taşıyan başka bir kuş geldi. Kırık kanatlı kuşun yanına konarak gagası arasındaki çekirgeyi onun gagasına bıraktı.
Bu durumu görünce içimden “bu kuşu öbürüne vasıta kılan ulu Allah nerede olursa olayım benim rızkımı da sağlamaya kadirdir” diyerek kazanç peşinden koşmaya son verdim ve kendimi tamamen ibadete adadım”
İbrahim Ethem O’na:
“Peki neden sen o kırık kanatlı kuşa yiyecek taşıyan sağlam kuş olup ta daha yüksek dereceli olmak istemiyorsun? Sen peygamberimizin ”yüksek el (veren elin) alçak elden (alanın eli) daha hayırlıdır” diye buyurduğunu duymadın mı?
Bu cevabı alan Şakik, İbrahim’in elini tutarak öptü ve “Ya Ebu İshak sen bizim üstadımızsın” dedi.
Aynen bunun gibi sabah kahvaltısı olmayan, kuşların, karıncaların, sürüngenlerin ve ne kadar hayvanat varsa bunların rızkını kim veriyor? Bir meslekleri yok, okulda okumamışlar, babadan kalma malları da yok. Bir mimar gibi yuva ören kuşlar bu sanatı nereden öğrendi?
Öyle ise insan oğlu rızkı kendisi kazanmıyor, talep ediyor ve Allah veriyor. Çalışamaya da bilirsiniz, işiniz gücünüz de olmayabilir. Ama Rabbim size bir şekilde rızkınızı verir. İmtahan için bazılarına çok verilen rızk için şımarmadan, kimseyi küçük görmeden onu olmayanlarla paylaşabilmek rızka şükürdür. Yoksa bir bela ve musibetle elde ettiklerimiz kaybolur gider, yada hiç hayrını göremeye de bilir ve kaybedebiliriz.