Yeni nesil bu yazımı mutlaka okumalı
Türkiye’nin 20 yıl evvelini bilmeyen gençler şuanda 30 yaşındalar. 30 yaşın altındaki gençler dünün Türkiye’sini bilmedikleri için ülkemizin sürekli şuandaki durumda olduğunu zannediyorlar. Hatta bazı eski hatıraları anlatınca onlar eskide kaldı diyerek geçiştiriyorlar. Bana göre çok şimardık ve nankörleştik. Neden derseniz şöyle çok eskiye gitmeden biraz nostalji yapıp sonra günümüze geleceğim.
20 yıl önce hatta bir on sene daha eklersek ülkede sağlık denen bir şey yoktu. Bırakın şimdiki gibi vucudum bozulur diye sezeryan yapmayı, köylerde anam babam ebeleri kadınlara doğum yaptırır hatta bazıları doğum esnasında ölürlerdi.
Bırakın ambulansı, doktora gelmek için araba bulunmazdı. 8-10 köyün insanını toplayan bir üstü açık kamyon vatandaşı şehre getirirdi. Hastanede bir kaç doktor bulunurdu, muayene eder ardından da hastayı yazıhanesine davet eder, orada birde özel ücret alırdı. Paran yoksa uzaktan neyin var diye sorar teçeteni eline verir gönderirdi.
Ama ilaç almak bin dertti, sosyal sigortalarda kuyrukta beklersin varsa alırdın. Ameliyat için devreye sokmadık adam koyulmazdı. İl dışına gönderilen hasta yatak bulmak için kapı kapı gezer torpil arardı. Torpil yapan bazı bürokrat sırf bundan dolayı vekil olmuştur.
Peki şimdi öyle mi? Sigortasız adam var mı? İstediği eczaneden ilaç almayan var mı? Hastanelerde torpil arayan var mı? Hastahanelere ücret ödeyen var mı? En ücra mezradan bile ambulansla hasta nakli yapılıyor mu? Hatta başka ile gitmesi gereken acil hastaya helikopter geliyor mu? Herkesin özel aile hekimi var mı? Bakın nereden nereye gelmişiz.
Üçten aşağı ayakkabısı olmayan var mı? Üç beş değişik elbisesi olmayan var mı? Eskiden şehre gelirken ödünç elbise ile gelinirdi. Benim babam öğretmen olmasına rağmen naylon çedik almıştı, gece yatarken çalmasınlar diye yıkayıp yastığımın altına saklamıştım.
Köylere ulaşım öyle zordu ki, stabilize yol bile yoktu. Şimdi köyler şehir oldu, kanalizasyonları bile var. Şehirler arası yollar tek şerit o da bozuk, şimdi ise her yer oto yol olmuş. Bırakın doğalgazı, evlerde elektirik yoktu, gaz lambası ile evlerde oturulurdu.
Gaz deyince aklıma geldi, gaz bulunmaz bulunan yerdede kuyrukta alınırdı. Ecevit döneminde akaryakıt kuyrukta bir hafta beklenerek alınırdı. Keşke Ecevite oy vermeseydim diye kuyrukta bekleyenlerin elini levye demiri ile kırdıklarını biliriz.
Hele öyle kuyruklar yaşadık ki, pirinç, çay, şeker, un, makarna gibi temel gıdalar karne ile alınırdı. Evlerde kullanılan tüp gazı ise bulmak ayrı bir maharetti. Çoğu insanlar evlerinde kahvaltı yapmak için bir şey olmaz kendi ürünü peynir ve yufka ile kahvaltı yapardı.
Tarımda tırpan ve orakla ekin işlenir, kasım ayına kadar çifçi harmanla uğraşırdı. Traktör olmaz, biçer döver olmazdı. Her şey at ve eşekle yapılırdı, hatta öküzle harmanda döven sürülürdü. Ya şimdi tarımda nereden nereye gelmişiz, 15 gün sonra arazide ekin bulamazsınız. Öyle modern tarım aletleri çıktı ki, çiftçi yılda bir ay çalışır hale geldi.
Bırakın telefonu, evlerde televizyon olmazdı, bazı zengin ailelerde Radyo olurdu onuda bir kaç aile 19 00 haberlerini birlikte dinlerlerdi. Özal döneminde ilk defa muhtarlıklara telefon çekildi. Köyün tamamı aynı telefonu kullanırdı. Şimdi siz gençler cebinizdeki telefonla her işi yapar duruma geldiniz. Bir evde telefonsuz birisi varmı Allah aşkına.
Evet ülkemizde Menderes birşeyler yapmak istedi astılar. Sonra Özal geldi onuda malesef zehirlediler. Sonra Erdoğan geldi 15 yılda ülkemizi dünyanın kıskanılır durumuna getirdi. Hiç değilse 24 Haziranda bu adama sahip çıkalım. Macera aramanın zamanı değil. Bakın çok azını sizlere hatırlattım, geriye gitmek istemiyorsak Erdoğan’a destek olmalıyız. Aklımızı başımıza almak için illede o dönemlere gitmemiz mi gerekli. Allah korusun istikrar sürsün beyler.