Zaman zaman kabirleri hatırlamalıyız
Bugün aslında bir siyasimiz le yaptığım görüşmeyi yazacaktım, sonra yazıyoruz da ne oluyor diye boş verdim. Zamanı gelince takdir ettiklerimizi ve yazılması gerekenleri yazarız diye es geçtim. Bu gün sağlığımız ve ölümü kabullenme ile ilgili farklı bir yazıyı yazmak istedim.
Bu sıralar ortalıkta pek görünmüyorsun diye soran dostlara söyledim. Ama beni rahatsız her halde ondan dışarı çıkmıyor diye düşünmüşler. Hasta da olsan hatırlanmak çok güzel. Ama hamdolsun şimdilik öncesine göre sağlık ve sıhhatimiz yerinde.
Büyük bir zatı uzun yıllar önce dinlemiştim, ölümle ilgili bir sohbetti. İnanın çok etkilenmiştim, hatta bir ara rahatsızlanmıştım günlerdir ölüm, kabir ve ahiret arasında gidip gelmiştim.
Ölümden en çok korkanların imansızlar olduğunu da biliyordum. Yani insanlar imanı nispetinde ölümden korkar. Ama niye yalan söyleyeyim, insanın aklına gelmiyor değil, acaba ölüme ne kadar hazırlıklıyız diye.
Bazen de nasıl can vereceğiniz, ölürken nelerle karşılaşacağınız aklınıza gelmiyor mu? Gelmediğini söyleyen yalan söyler. O zaman ben size bir şey söyleyeyim, ben bile bir ara öyle rahatsızlaştım ki, sanki öleceğim aklıma geldi. Hatta bazen acı ve ağrıdan sanki bunu kabullendim ve hazır mıyım demeye başladım.
“ Allah ihtiyarlara ve vadesi yetenlere zamanı gelince ölümü sevdiriyor” cümlesi hala aklımda. Şiddetli bir şekilde ölümü kabullenmeyen insanları tanırım. Ahir ömürlerinde; “ Allah'ım al canımı artık” dediğini iyi hatırlıyorum. Demek ki bazen ölüm bile insanlar için bir nimet haline geliyor.
Nereden girdik nereden çıktık hesabı, şunu demek istiyorum, sağlığımız çok önemli. Sağlığımızın kıymetini bilelim, ama sağlıklı iken de bunu iyi değerlendirelim.
Çok eskiden tanıdığım bir arkadaşı uzun zamandır görmüyordum. Apartmandan indim, biraz yürüdüm bu görmediğim dosta rast geldim. İnanın bilemedim o beni bildi. Hatta seni tanıyamadım diye kendine sordum bile. Sonra hem mahcup oldum ve hem de üzüldüm. Uzun dönem kendisini alkole vermiş ve siması değişmiş.
Tabi bu arada çeşitli hastalıklara yakalanmış. Hoşbeşten sonra şu cümlesi çok enteresandı: “ Erdoğan bey ben sağlığımın kıymetini bilemedim, ölmek istiyorum ölemedim de” dedi. Bu söz beni çok etkilemişti. Evet, hep birlikte sağlığımızın kıymetini bilelim, ama Allah'ın bize verdiği bu emanete ihanet etmeden kullanalım. Yeniden dünyaya bir daha gelemeyeceğiz.
Ben kendim de dahil olmak kaydıyla ne kadar ahirete hazırlıklıyız? Bir dakika sonrası için hayatta yaşamaya garantimiz var mı? O zaman bazen zaman zaman kabirleri ziyaret etmeliyiz. Ölümü hatırlamakta fayda vardır diye düşünüyorum.
Kabirde kimler var, kimleri tanıyoruz diye baş taşlarını okuyarak kendimize çeki düzen vermeliyiz. Dün dünyayı ben mi yarattım dercesine yaşayan çok kişilerin üzerine toprak atıldığını göreceksiniz. Garip guraba ne götürdüyse bizde onu götüreceğiz demeliyiz.
Cebimize sahip olduğumuz kadar inancımıza da sahip olmalıyız. Bir dakika önce gördüğümüz bir insanın, bir saat sonra ölümünü duyduğumuzu hatırlayıp hayatımıza ona göre çeki düzen vermeliyiz vesselam.
Onun için zaman zaman kabristanları ziyaret edersek çok iyi olur.