Görünmez Tehdit: Mikroplastiklere Dikkat!
İçtiğimiz su, yediğimiz gıda hatta aldığımız nefes…Mikro ve nanoplastikler hayatımızın her yerinde ve bunlar insan sağlığı ile çevremizi tehdit eden görünmez tehlikeler olarak ifade ediliyor. Mikroplastikler ve nanoplastiklerin zararlı etkilerinden korunmak için bireysel ve toplumsal olarak bazı önlemlerin alınması büyük önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. İbrahim Şahin, mikroplastiklerin sağlığımız üzerindeki etkileri ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Pek çok kaynaktan çevreye yayılıyor
Mikroplastikler, uzunluğu 5 mm’den küçük olan plastik parçalarıdır. 1 µm’den daha küçük olanlar ise nanoplastikler olarak adlandırılır. Bu parçacıklar, plastiklerin bozunarak ufalanması sonucu oluşurlar. Plastiklerin dayanıklılığı ve geri dönüşüm oranlarının düşük olması nedeniyle çevrede birikmekte, en uzak okyanuslardan yağmur ormanlarına kadar dünyanın her köşesine yayılmaktadırlar. Plastikler; güneş radyasyonu, sıcaklık değişimleri, yağmur gibi doğal faktörlerin etkisiyle parçalanmaya başlar ve mikroplastiklere dönüşür. Tekstil ürünleri, balıkçılık, tarım, sanayi ve genel atıklar gibi birçok kaynak mikroplastiklerin çevreye yayılmasına neden olur. Bu mikroplastikler besin zinciri aracılığıyla bitkiler ve hayvanlar yoluyla insanlara kadar ulaşmakta, su, toprak, hava ve hatta yağmurda bile yer almaktadır. Bilinçsiz plastik kullanımı, her geçen yıl bu tehdidi büyütmektedir.
Beynimize kadar ulaşabiliyorlar
Mikroplastikler vücudumuza solunum, sindirim sistemi ve cilt teması ile üç temel yoldan girebilir. Nefes aldığımız havada bulunan mikroplastikler akciğerlerimize ulaşabilir, oradan da kan dolaşımına geçerek vücudumuzun en kritik organlarına kadar taşınabilirler.
Araştırmalar boyutu 100 µm’den küçük olan mikroplastiklerin vücuttaki bariyerleri geçerek; karaciğer, böbrek ve hatta beyin dokusunda biriktiğini ortaya koymaktadır. Kan-beyin bariyerini aşmayı başaran bu partiküller, beynimizde depolanabilir. 2023 yılında yapılan bir çalışmada, otopsi yapılan insan bedenlerinden alınan organ örneklerinde mikroplastikler tespit edilmiştir. Sonuçlara göre beyindeki mikroplastik miktarı karaciğer ve böbrekten 7 ila 30 kat daha fazladır.
Üstelik bu birikim sürekli artmaktadır. 2016 yılındaki beyin örneklerindeki mikroplastik miktarıyla 2024 yılına ait örnekler karşılaştırıldığında, günümüzdeki miktarın %50 oranında daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum, Alzheimer ve demans gibi hastalıkların artışında rol oynuyor olabileceği yönünde endişeleri artırmaktadır.
Anne sütünde ve yeni doğan bebeklerde mikroplastikler
Mikroplastiklerin anne sütüne de geçebilmektedir. Bu partiküller plasentadan geçerek anne karnındaki bebeklere bile ulaşabilir ve onların gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bu bulgular, özellikle anne sağlığı ve bebeklerin uzun vadeli gelişimi açısından ciddi endişelere neden olmaktadır.
Basit bir kirlilik mi, yoksa büyük bir tehlike mi?
Mikroplastikler yalnızca kendi yapıları nedeniyle değil, içerdikleri zararlı kimyasal maddeler ve taşıdıkları çevresel kirleticiler nedeniyle de bir sağlık riski oluşturmaktadır. Bu partiküller, bisfenol A, fitalatlar ve diğer toksik kimyasalları bünyelerinde barındırır. Üstelik "Truva atı" gibi davranarak ağır metaller, zararlı virüsler ve bakterileri üzerinde toparlayarak bu zararlı maddelerin vücudumuza girmesini kolaylaştırmaktadır.
Hayvan deneyleri buna dair pek çok veriyi desteklemektedir. Mikroplastiklere maruz kalan farelerde sinir sistemi hastalıkları, bağışıklık sistemi bozuklukları, metabolik rahatsızlıklar (örneğin diyabet), davranış bozuklukları ve üreme sistemi problemleri gözlemlenmiştir. Ayrıca, farelerde mikroplastiklerin serotonini düşürdüğü ve sosyalleşmeyi azalttığı gösterilmiş durumdadır. İnsan sağlığı üzerindeki etkileri ise potansiyel olarak çok daha büyük olabilir ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Doğurganlık ve üreme sağlığı üzerinde etkilerine dikkat!
Araştırmalar mikroplastiklerin testislerde birikebildiğini ve sperm sıvısında bulunabildiğini ortaya koymuştur. Farelerde yapılan bir çalışmada mikroplastiklerin üreme sağlığını ve embriyo gelişimini olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Plastik içerikli kimyasallar endokrin bozucular olarak bilinir ve hormonları etkileyerek doğurganlık üzerinde ciddi zararlar verebilir.
Mikroplastikler gıdalara nasıl giriyor?
Mikroplastikler sadece hava ve su yoluyla değil, tükettiğimiz gıdalara da sızmaktadır. Yapılan çalışmalar, plastik şişelerdeki su, şeker, tuz, süt ve bal gibi besinlerde bile mikroplastikler bulunduğunu göstermektedir. Deniz yüzeyinin %88’inin plastik atıklarla kaplanmış olduğu tahmin edilimeketdir. Okyanusa her yıl yaklaşık 15 milyon ton plastik girdiği belirtilmektedir, bu da balıklar ve diğer deniz ürünleriyle mikroplastiklerin sofralarımıza kadar geldiği anlamına gelmektedir.
Toprakta bulunan mikroplastiklerin bitki köklerinden dokularına geçtiği ve beslenme zincirine katıldığı da yine bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu durum, tarım ürünlerinin verimliliğini ve kalitesini ciddi anlamda tehdit etmektedir.
Mikroplastiklerden korunmak İçin bunlara dikkat!
Mikroplastikler morfolojilerine, renklerine, boyutlarına ve polimer türlerine göre sınıflandırılabilir. İçerdikleri kimyasallar farklı olabildiğinden bazıları daha sakıncalıdır. Özellikle nanoplastikler daha küçük boyutlarda oldukları için ve daha fazla nüfuz edebilirler ve bu nedenle vücudumuzdaki bariyerini daha kolay geçebilirler ve potansiyel olarak daha yüksek riskler oluşturabilirler.
Mikroplastikler, bilim insanları tarafından insanlık için yeni bir tehdit olarak kabul edilmektedir. Başta çevresel kirlenme olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açma potansiyeli olan bu soruna karşı toplumsal önlemler ve bireysel farkındalık şüphesiz hayati önem taşımaktadır. Daha iyi plastik atık yönetimi, çevre dostu malzemelerin geliştirilmesi ve geniş çaplı bilimsel araştırmalar, bu görünmez tehlike karşısında önem kazanmaktadır. Bu tehditten korunmak için bireysel ve toplumsal önlemler almak mümkün olabilmektedir. İşte mikroplastikler konusunda farkındalığı artırmak ve daha sağlıklı bir çevre için yapılması gerekenler:
1. Tek Kullanımlık Plastikleri Azaltın: Plastik bardak, çatal ve tabak gibi ürünlerin kullanımını sınırlayabilirsiniz.
2. Geri Dönüşümü Destekleyin: Plastik atıkların doğru şekilde toplanması ve geri dönüştürülmesi önemlidir.
3. Doğa Dostu Malzemelere Yönelin: Plastikten alternatif çevre dostu ürünler tercih edin.
4. Yasal Düzenlemeler: Plastik kullanımını sınırlayan, üretimini kontrol altına alan ve geri dönüşümü teşvik eden politikalar hayata geçirilmelidir.
5. Araştırmaların Desteklenmesi: İnsan sağlığı üzerindeki olası zararları belirlemek ve mekanizmayı anlamak için daha fazla bilimsel çalışma yapılmalıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: