İnsanın hayatı boyunca hastalıkla olan imtihanı devam etmektedir. Anne karnında başlayan hastalıkla imtihan serüveni ta ki son nefesi verene kadar devam eder. Hastalıkların çeşitliliği ise oldukça fazladır. Kimi genetik yatkınlıktan insanı bulur kimi ise çevresel faktörlerden dolayı ortaya çıkar. Bu hastalıkların hepsi çok kötümser tablo oluşturmaz. Ağır bir şekilde ilerleyen hastalıklar yanında, bir kısmıda uzun sürer ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Yaşam noktasında bir endişeye mahal verecek ciddiyette değildir. Kulunç diye adlandırdığımız myofasial ağrı sendromuda yaşamı tehdit etmeyen ancak yaşam kalitesini azaltan bir hastalıktır.
Kulunç hemen herkesin karşılaştığı bir hastalık olarak sıradanlaşmıştır. Tedavisin de ise çoğu zaman profesyonel bir yardım aramak yerinde çevreden duyduğumuz yöntemleri uygularız. Ağrıyı geçirmek için yaptığımız yöntemler anlık rahatlık sağlasa da tedavi etkinliği düşüktür. Kullanılan ilaçlar da tedavide yeterli bir düzeyde etki etmediği bilinen bir durumdur. Günümüzde çalışma koşulları ve değişen toplum yapısı sebebiyle bireylerin yaşama bakış açısı ve yaşam kalitesi algısı da değişmiştir. İnsanın kendi yaşamına olan bağlılığı, ağrı eşiğinin düşmesi ve daha hafif işlerde çalışma gibi durumlar tedavinin önem kazanmasına yol açmıştır. Uygulanan tedavi yaklaşımlarının yeterince verim alınamaması ve tedavi için sadece ilaç kullanımının ön görülmesi bu tedaviyi zorlaştırmıştır.
Kulunç tedavisinde fizik tedavi yaklaşımları ülkemizde çok fazla kullanılmamaktadır. Bunda en büyük sebep fizyoterapist istihdamının yetersiz olmasıdır. Yetersiz fizyoterapist sayısı ilaç yoluyla hastaların tedavi edilmeye çalışılmasına ya da tavsiye yoluyla ki fizik tedavide verimsiz bir yoldur, profesyonel bir destek olmadan tedavi edilmek istenmiştir. Sonuç olarak tedavi konusunda yine yeterli bir yol kat edilememiştir. Özellikle fiziksel sağlık sorunlarında tedavinin direkt olarak fizyoterapist tarafında yapılması gerekir. Fizik tedavi uygulamaları ve tedavi modaliteleri ile tedavi verimi artmakta ve bireyin tekrarlayan problemlerinin önüne geçmek kolay olmaktadır. Özellikle sedanter bir toplum olmamız ve zaman gerektiren tedavilere karşı sabırsız oluşumuz fizyoterapist takibini zorunlu kılmaktadır.
Myofasial ağrı sendromun da fizik tedavi yaklaşımlarının yanında tarihin eski dönemlerinden beri doğu toplumlarında uygulanan kuru iğne tedavisi etkili bir yöntemdir. Bu tedavi yöntemi fizyoterapistlerin uygulamaya sahip çıkmasıyla ülkemizde hızla yayılmıştır. Toplumumuz fizyoterapistler tarafından uygulanan bu yöntemi kısa sürede tanımış ve tedavi etkinliğinin farkına varmıştır. Çalışma alanı ve şekli itibariyle ülkemizde bu uygulamayı yapabilecek konumda olan tek meslek grubu olan fizyoterapistler tarafından yapılan kuru iğne uygulamaları özellikle fizik tedavi uygulamaları ile birleştirildiğinde bir anlam ifade etmektedir. Tamamlayıcı tıp yaklaşımlarının hemen hepsinin fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları öncesi, sırası ve sonrasında uygulanmasıyla tedavi etkinliği ortaya çıkmaktadır. Tek başına yeterli bir etkinlik elde edilemezken fizyoterapist tarafından kombine edilmesi istenilen sonucu doğurabilmektedir. Kulunç içinde fizik tedavi yöntemlerinin yanında kuru iğne uygulaması gerçekten tedavi verimliliğini artırmaktadır. Bu yüzden sadece kuru iğne tedavi almak yeterli değildir. Kulunç tedavinde hacamatın da etkisi vardır. Bu yöntemde tek başına değil fizyoterapist tarafından fizik tedavinin bir bölümüne eklendiğinde etkili olabilmektedir.
Sağlıklı, mutlu ve ağrısız günler dileğimle…
FİZİK TEDAVİ VE GÜNCEL SAĞLIK SORUNLARI
FZT.ABDULLAH GÜDENDEDE
www.fztabdullahgudendede.com