Eskiden de millet adına karar aldıklarını iddia eden yargıçlar o dönemlerde defalarca yazdığım gibi nüfusunun %99.5 Müslüman olan ülkemizde evinden okula giderken başını örten öğretmenin bunun Türk çocuklarına kötü örnek(!) olduğu gerekçesiyle görevinden atılmasına milletimiz adına(!) karar veriyorlardı!
Bir başka mahkeme ise yüzlerce erkekle yaşadığı cinselliği kitaplaştırdığı için mahkemeye verilen öğretmenin mahkemesinde ise yine sözüm ona millet adına karar verdiklerini belirtenler yaptığının özel hayatı olduğu gerekçesiyle cezalandırılmasına gerek olmadığı kararda yine millet adına veriliyordu.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması halinde eşinin başörtülü olması nedeniyle Yüce divanda Vatan ihanetten yargılanacağını da eski bir AYM başkanı söylüyordu.
Millet adına alındığı iddia edilen fakat milletin tasvip etmediği kararlar sadece bunlar mıydı?
Elbette ki değildi!
Milli Nizam partisinden, Milli Selamete, Refah’tan Fazilete kadar bir milletin kahır ek serisi tarafından desteklenen muhafazakar partilerde yine aynı şekilde sözüm ona millet adına ve olmayan irtica bahanesiyle akla ziyan şekilde kapatıldı.
Ak Partiye açılan kapatma davası ise Ergenekon ve diğer soruşturmaların meydana çıkartılmasıyla aynı şekilde millet adına ALM tarafından ölüm gösterilerek hastalığa razı edildi.
CHP VEYE SOL NEYE İŞARET ETMİŞ VEYA TEHDİT SAVURMUŞSA YARGIÇLAR TARAFINDAN ER GEÇ YERİNE GETİRİLİYORDU!
Dünya siyasetinin özellikle 2. Dünya savaşından sonra devlet merkezi konumdan çıkarak fert merkezli konuma geçmesi ve bununla Türkiye’ye NATO ye giriş veya diğer istekleri karşılığında geçilen ve gerçek manada ilk çok partili seçime 1950 Genel seçimlerinde b CHP’nin 10 yıl boyunca iktidardan uzaklaşmasına rağmen yüksek yargı,tsk ile yüksek öğrenim başta olmak üzere Meslek Odalarından STK’lara kadar bir çok kurum CHP’nin arka bahçesi olma konumun sürdürdü.
Türkiye’ye demokrasi, inanç ve fikir hürriyeti ile ekonomik yönden kelimenin tam anlamıyla çağ atlattıran Menderes hükümetine İnönü tarafından yapılan” Sizi bende kurtaramam tehdidi Yassı ada yargıcı Başol’un” Sizi buraya gönderen irade bun istiyor(!)” sözü ile neticelendi.
CHP VE DİĞER SOL PARTİLER GERÇEK SEÇİMLE HİÇ BİR ZAMAN MİLLETTEN İKTİDARA GELECEK DESTEĞİ ALAMASADA 27 MAYIS İLE 12 MART VE 28 ŞUBAT DARBELERİYLE İKTİDAR OLDU!!!
CHP ve davamı olan partiler hiçbir zaman millet tarafından tek başlarına iktidara gelecekleri destek verilmese de sürekli olarak arka bahçeleri olarak gördükleri Silahlı kuvvetlerden, Yüksek yargı ile Akademisyenlere kadarki yelpaze tarafından orta başlıkta belirtildiği gibi bir şekilde iktidar veya iktidar ortağı yapıldılar.
2010 Anayasa referandumuyla başlayarak 15 Temmuz alçak kalkışmasıyla ivme kazanan sivilleşme ve normalleşme ile tüm kurumların statüko yerine milletin kurumları haline getirilmesine kadar CHP’nin isteği bir şekilde yerine getirildiğinden CHP aşağıda değineceğim 27 Nisan 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gibi millet ve milletin gönlünü almaya dayalı olan bu sisteme uymaya ihtiyaç duymadı!
CHP 2007 DE ÖZAL, DEMİREL VE SEZERİN SEÇİMİNDE ARANMAYAN ESKİ YARGITAY BAŞSAVCISI SABİH ‘KANADOĞLU’NUN SONRADAN ÇIKMA 367 YETER SAYISINA MAL BULMUŞ MAĞRİBİ GİBİ SARILDI!
CHP’nin millet yerine her zaman sırtını statükoya dayamasının yakın zamanlardaki ete kemiğe bürümüş hali 27 Nisan 2007 de görev süresi dolacak olan Sezer in yerine yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçim tarihinden 3 ay önce Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından ortaya atılan Özal,Demirel ve Sezer in seçilmesinde uygulanmayan iddiaya CHP arka bahçelerine güvenerek istediği neticenin cepte keklik olduğunu bildiğinden bu iddiaya sarıldı.
Normalinde demokrasiden yana olması gerekirken Akla ziyan olarak iddia edilen Laiklik iddiasında bulunanlar tarafından yapılan sözüm ona taşımalı hazır kıta Bayrak mitingleri ve TSK’nın 27 Nisan E. Bildirgesine destek verildi.
Hatta bu bildirgenin altına imza atacağını söyleyen dönemin CHP genel başkanı Baykal’ın bu sözleri.
DYP ve ANAP’lıların katılmadığı 27 Nisan günü TBMM sinde yapılan Cumhurbaşkanlığının ilk turuna katılan 361 Milletvekilinin 357 sinin Abdullah Güle oy verdiği 1. turun iptali için CHP Anayasa Mahkemesine gidildi.
BAYKAL ANAYASA MAHKEMESİNİ”367 YE GEREK YOK DERSENİZ ÇATIŞMA ÇIKAR” DİYE TEHDİT ETTİ
O zamanda 31 Mart Mahalli seçimlerinde İstanbul’da sandık kurulu başkanı olamayacakların burada görevlendirilmesi ve diğer tespit edilen hukuksuzluklar nedeniyle yapılan itiraz görüşülürken yaptıkları tehditler gibi Deniz Baykal’da Anayasa mahkemesi üyelerini "367'ye gerek yok derseniz çatışma çıkar" diyerek tehdit etti ve Yüksek mahkemeden çıkan ya kararda bu tehditlerden ve diğer zinde güçlerin baskısından nasıl etkilendiği ortaya çıkmıştı.
CHP İSTANBUL SEÇİMLERİNDEDE SANDIK KURULLARININ OLUŞMASINDAKİ KANUNSUZLUĞU 2007’DEKİ GİBİ SIRTINI DAYADIKLARI ZİNDE GÜÇLERİN GÜCÜYLE YAPTIKLARI TEHDİTLE ÖNLEMEK İSTEDİ!
Bir zamanlar İnönü’nün zinde güçlere güvenerek Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarına “Sizi Bende kurtaramam!!!” şeklindeki 27 Mayıs darbesi ile sonuçlanan sözleriyle güvendikleri zinde güçlerin etkisiyle yeni konjonktüre ihtiyaç hissetmemelerinin ete kemiğe bürünen 27 Nisan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini sonradan çıkma 367 ile millette rağmen istediklerini elde etmeleridir.
TÜRKİYENİN SİVİLLEŞMESİ VE NORMALLEŞMESİYLE HUKUK’UN TEHDİTLERE ÜSTÜN GELMESİ YSK NIN İSTANBUL SEÇİMİNİN TEKRARI KARARIYLA CHP’NİN 12 YIL SONRAKİ TEHDİTLERİ YERLE YAKSAN OLDU!
CHP tıpkı 27 Nisan 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve öncesi ile sonrasındaki tehditlerini 31 Mart Mahalli Seçimlerinde İstanbul’da YSK tarafından tespit edilen hukuka uymayan ardından konuyla ilgili görüşmeler yapılırken CHP sözcülerinin 29 Nisan 2007 tarihindeki Baykal’ın AYM yi tehdidi gibi bu seferde aynı şekilde CHP parti yetkilileri tarafından yüksek perdene dillendirildi.
YSK tarafından tespit edilen hukuksuzlukların gündeme alınmasıyla CHP yetkilileri tarafından yapılan konuşmalarda “Aksi karar alırsanız Kızılay’a çıkamazsınız” ve benzeri tehditleri ülkemizin 2010 yılından itibaren başlayan ve 15 Temmuz alçakça kalkışmasından sonra ise ivme kazanan sivilleşme ve normalleşmeyle dolayısıyla hukukun üstünlüğünün galibiyetinin tezahürü olan kararla bu tehditler tuzla buz oldu.
YSK’nın tespit edilen hukuk dışılık nedeniyle verilen kararın ardından CHP Genel başkanı Kılıçtaroğlu tarafından karara katılan 7 YSK üyesinin ismini söyleyerek yuhalatması CHP’nin Hukuka tehdididir çok büyük bir ayıptır ve artık bu tehditler millete sökmez.
CHP gerçekten hem mahallinde ,hem de genel olarak iktidar olmak istiyorsa onlarca yıldır sarıldığı statüko yerle yeksan olduğundan onların yerine dini ve milli değerleri ile ekonomik çıkarlarını üstün tutacağı milletiyle hem hal olmalı.
YSK tarafından verilen İstanbul’da Büyük Şehir Belediye Başkanlığının 23 Haziranda yenilenmesi kararının milletimizin istikbali için hukuktan asla taviz verilmeden sonuçlanması dileğiyle.
Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.
(*)Bu günkü yazımı yazarken” https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/e-muhtiranin-kronolojisi,0Sl6nw7mM0iKqufp3XMd6w/hBalzG0CFE6lYpFkjSI7sg”daki bilgilerden de faydalandım emeği geçenlere teşekkür ederim Ali Genç
YORUMLAR