Salı’dan devam.
6 Haziran Pazartesi gününe denk gelen Berat kandilinin emredilen şekilde yaşanabilmesi için din kardeşlerimize bu konudaki yazıyı önceden duyurabilmek için 6 Mart Pazartesi gününden 2 gün önce yani 4 Mart günü yayınlayabilmek için Salı günkü bitirirken devamını yazacağım gün olarak belirttiğim Cuma’dan bir gün öncesine alıyorum.
S.S.C.B VE DOĞU BLOKUNUN BENİMSEDİĞİ KOMİNİZMİN ÜLKEMİZE HAKİM OLMASIYLA REJİMİN AKDENİZ’E İNEREK DÜNYAYA YAYILMAMASININ PANZEHİRİ GÖRÜLEN DİNDARLIĞA O ZAMAN AŞIRI BASKI UYGULANMIYORDU!
Salı günkü yazımda belirttiğim ve üst ara başlıkta özetlenen uygulamayla Türkiye’de dine 28 Şubat dönemindeki gibi aşırı baskı uygulanmıyordu.
Salı günkü yazıma kaldığı yerden devam ediyorum.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliğinin dağılmasıyla bu ülkenin patronu olduğu Romanya, Bulgaristan, Macaristan Polonya, Çekoslovakya, Arnavutluk(İdeolojik olarak) ve Doğu Almanya ile birlikte diğer Demir Perde ülkeler ininde Komünistliği bırakması.
Bu ülkeleri oluşturan Demir Perde ile birlikte komünistliğin bir diğer lideri konumunda olan Çin’in Sovyetlerin dağılmasının sebebinin üretim stratejilerinin sakatlığından olduğunu görerek ekonomide liberal sisteme geçmesi.
Çin le birlikte Vietnam ve Kamboçya’nın bu rejimin ekonomik sistemini terk etmesiyle Komünistlik tehlikesi kalmayınca Salı günü yayınladığım yazımda da belirttiğim gibi NATO ittifakı kızıl olan tehlike işaretini değiştirdi.
NATO İran da İslami bir rejimin iktidara gelmesinden 20 yıl sonra dindarlığı savunan RP’nin de Türkiye’de iktidara gelmesi ve benzeri gelişmelerde baha ederek emperyalist ülkelerin enerji ihtiyacının olabildiğince en az maliyetle elde edebilmeleri için tehlike işaret olan İslam’ı bahane ederek yer altı ve üstü zengin kaynaklarının batı üretimine katkısının olabildiğince en az giderle kazandırılması için Türkiye’de yükselen dindarlık dolayısıyla gerçek İslam’ın yaşanması çalışması tasfiye edilmek istendi.
Bunun için aslında daha önceki bizzat kendi direktifleriyle yapılan askeri darbeler gibi bir darbe düşünüldü.
Fakat bu darbe için yapılan saha araştırmasında 15 Temmuz 2016 alçak kalkışmasındaki kadar o zaman Polis güçlü olmasa da bu darbedeki gibi vatandaşın sağlayacağı destekle darbeyi yapacak olan askerin Polis teşkilatının karşı çabasıyla başarısız olma ihtimalinin belirdiğinden bundan vaz geçildiği.
28 ŞUBAT’ÇILAR DİNİ YOK ETME PLANLARINA YARGI,YÖK, STKLAR VE MESLEK ODALARINIDA ORTAK ETTİLER!!!
Bunun yerine Asker tarafından Yüksek Öğretim Kurum ile Yüksek Yargı ile Meslek Odalarıyla STK’larında kendileriyle aynı görüşte olan milletin değerlerine uzak siyasileri yanlarına almanın daha uygun olacağı kararına varıldığı.
Bu karar gereği Ankara’nın Sincan ilçesindeki Filistin devletinin Türk Milli Mücadelesinin bir versiyonu olan Kudüs ile ilgili tiyatro bahane edilerek Tankların yürütülmesiyle başlayan baskıcı süreci yapanlar baskılarıyla milletin iradesiyle seçilen Türkiye’nin ilk ve tek fazlalık veren bütçesini yapan Profesör Dr. Necmettin Erbakan başkanlığındaki hükümeti devirdikten sonra dini toplumdan yok etmek için var güçleriyle çalıştılar.
Bu çerçevede Kuran kursları ile imam hatiplerin önün kesilmesi için bu okullardan mezun olanların Askeriye başta olmak üzere bur çok kamu kurumuna girmelerinin önün kesilmesinin yanında 8 yıllık kesintisiz eğitim ve Üniversiteye girişteki puan haksızlığıyla da önleri kesildi.
Yapılan açık ve gizli baskılar sonunda bu insanlık ile din ve millet düşmanlığı uygulamasının bin yıl süreceği hayasızca haykırıldı, başını örten kız çocuklarının ve başörtüleri, erkeklerin sakallarıyla eğitim almalarının önü kesildi.
CUNTANIN YOK ETMEK İSTEDİĞİ GÖRÜŞ’Ü 2002’DE MİLLETİN TBMM’SİNDE HAKİM KILMASIYLA 2010’DAN İTİBAREN İVME KAZANAN İYİLEŞTİRMELERİN ANAYASAL GÜVENCESİ OLMADIĞINDAN HALEN PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI!!!
Başörtüsü başta olmak üzere 28 Şubat Post modern zihniyetiyle medeni çerçevede sürdürülen çalışmalar Hacca gitmek isteyen karınca zihniyetiyle başlattığım ceza almama rağmen sürdürmekten vaz geçmediğim çalışmaların 2010 Anayasa referandumundan itibaren peyder pey alınan kararlarla fiilen ortadan kaldırılmasının ardından işin peşini bırakmadım.
Bir taraftan özellikle 23 Nisan ve Cumhuriyet bayramları esnasında ve sonrasında bu konuda yazdığım haberler ve köşe yazılarının yanında bire bir görüştüğüm siyasiler, Meslek odaları ve STK yetkililerine de belirttiğim gibi sağlanan iyileştirmelerin genelge ve yönetmelik değişikliğiyle yapılması bunlara kanun ve anayasa güvencesi verilmediğinden iyileştirmeler maalesef pamuk ipliğine bağlı.
Yönetmelik ve genelgelerle sağlanan bu iyileştirmeler bir tökezleme veya zihniyet değişikliğinde akşamdan sabah tuzla buz olur.
CHP tarafından başörtüsüne güvence getiren kanun teklifinin değiştirilmesinin yeni bir kanunla mümkün olması nedeniyle bunun Anayasal güvence ile yeniden eskiye dönülmesinin zorlaştırılması için Anayasal güvence getirilmesiyle ilgili Cumhur İttifakının oylarıyla hükümetin teklif ettiği anayasa değişikliğinin 10 ilimizde meydana gelen deprem nedeniyle görüşmelerine başlanamaması nedeniyle konu halen muallakta.
Mevcut somut hakikatlerin göz önüne alınarak CHP’nin baş örtüsüne yasal güvence getiren teklifinin daha da ileriye taşınması için başlatılan Anayasal güvencenin zaman geçirilmeden depremden sonra bu hafta açılan TBMM’sindeki görüşmelerine zaman geçirilmeden başlanarak kabulüne kadar konunun ivedilikle takibiyle anayasal güvencenin sağlanmasıyla 28 Şubat zihniyetinin tamamen yerle yeksan edilmesi.
Bununla da milletimizin ve ülkemizin alnındaki kara lekenin silinmesinin sağlanması dileğiyle. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
YORUMLAR