Ben bu yazımda gazeteci tanımındaki kavram karmaşasını ve gazeteciliği enine boyuna irdeleyeceğim.
Önce Gazeteci tanımının ikircikli tariflerine bir göz atalım:
Birinci Tarif: Gazeteci; haberleri dürüst, etik ve tarafsız bir şekilde araştırma, belgeleme, yazma ve sunma ile görevli meslek profesyonellerine verilen unvandır.
İkinci Tarif: Güncel olaylar, akımlar, konular ve kişiler hakkında bilgi toplayıp, olabildiğince tarafsız bir şekilde yayımlamaya gayret gösteren kişidir.
Bu iki tanımda dikkat çeken sihirli sözcük; tarafsızlıktır. Birinci tanımda
Tarafsızlık tam yerini ve anlamını bulmuşken; ikinci tanımda; olabildiğince tarafsız cümlesi ikirciklik yaratmaktadır.
Gelelim adındaki kavram karmaşasına:
Gazeteci deyince akla gelen çağrışımlar; Gazete mi satıyor, Gazete mi çıkartıyor, Gazetede mi çalışıyor Yoksa Gazetede mi yazıyor?
Ayrıca; Serbest Gazeteci, Araştırmacı Gazeteci, İliştirilmiş Gazeteci, İnternet Gazetecisi, Televizyon Gazetecisi.
Hiçbir meslekte bu kadar kavram karmaşası yaşamayan bu Gazeteci adı bakın daha hangi hallere sokulmuş. Valla ben aşağıdaki bu tanımın medyadaki yalancısıyım.
Yalaka Gazeteci,
Satılmış Gazeteci,
Kiralık Gazeteci,
Mevsimlik Gazeteci,
Sorumsuz gazeteci.
Diğerleri hakkında bir şey söyleyemem ama benim tanımlamam olan Sorumsuz Gazeteci tanımımı açmak isterim.
Ben Aksaray’da doğup büyümüş bir memleket sevdalısıyım. Bilgi birikimimi sosyal medyada yazarak bilgimin zekâtını ödemeye çalışıyorum. Memleketimde yapılan tüm olumlu ve olumsuz faaliyetleri de yakından izliyorum.
Yakın geçmişte sosyal medyada Gazeteciler Günü kapsamında bir duyarlı hemşerimizin mesajı dikkatimi çekti. Mesajda: Yalaka gazeteciler hariç gazetecilerin gününü kutlarım” diyordu. Haklı olarak hemşerimizin herhalde bir bildikleri vardı.
Bu mesajı görünce yukarıda tanımı bana ait olan; Sorumsuz Gazeteciler aklıma geldi ve ben de bu yoruma sorumsuzlara atfen şöyle bir yanıt ilave ettim: “Nerede bizim Bedesten Çarşımız, Ulu Camii önündeki tarihi şadırvanımız, tahıl ambarımız olan silolarımız. Neden bunu gazeteciler sorgulamıyor?” Diye.
Buna bazı gazeteci arkadaşlar tepki gösterdi. Sanırım bir yanlış anlamanın alınganlığını gösterdiler. Ben tam anlatamamışsam onlardan özür dilerim. Her meslekte hep doğru insanların olmayacağı gibi; hep yanlışları da olamaz.
Ben şahsen Gazeteciliğin illa mektepli olması inadına ve sınıf ayrımcılığına da karşıyım. Bu ülke bu mesleğin okullusu olmayan ne duayen gazeteciler yetiştirdi ve gördü.
Bu vesileyle Aksaray’da yaşayan Aksaraylı Gazeteci arkadaşlara acizane bir kaç önerim var:
*Aksaray’da yapılan iyi işlerin yanında yukarıdaki meslek tanımınıza uygun davranarak yanlışları da gündeme getiriniz,
*Halen Niğde, Konya, Nevşehir ve Kayseri ile anılıyorsak burada tanıtımımızda bir arıza var demektir. Sizler yapacağınız cazip haberleri medyaya taşıyarak İl adımızı duyurun,
*Diğer gelişmiş komşu illerle sürekli istişare halinde olarak onlarla ortak bölgesel haberler yapıp İlimizin adını duyurun.
Bunları yapmıyorsunuz demiyorum ancak daha verimli ve aktif hale getirirseniz iyi olur. Bunu da yaparken yukarıda yukarıdaki ikinci tanıma uygun yaptınız mı; kimsenin laf söylemeye hakkı olmayacaktır.
Bu vesileyle gününüzü kutlar başarılar dilerim.
Sevgi ve Saygılarımla
YORUMLAR