Pazartesiden sonra yeni hükümet kurulması için hareket başlıyor. Başlıyor başlamasına da muhalefetin koalisyon ortağı olmaya hiç niyeti yok. Meclis Başkanlığı için yapılan bütün oyunlar kendi aralarında tarumar oldu. Yazılan bütün senaryolar altüst oldu ve birbirlerine düştüler. Bakıyorum aslında hiçbir muhalefet partisi iktidar olmak istemiyor. Her gün bir bahane ve yeni gerekçelerle ortaya çıkıyorlar. Valla yavuz hırsız misali her gün bir kılıfa bürünüyorlar ve iktidar olmaktan kaçıyorlar.
İsterseniz ben bu kılıktan kılığa girmeyi bir fıkra ile pekiştireyim.
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcuyu arabasına alır.
Yolcu aslında tam bir araba sürme heveslisi, arabanın arka tarafa biner.
Şoför, “ eee hemşerim kimsin nereye gidersin” der.
Yolcu, “ben Azrail’im. Canını almaya geldim” der.
Şoför alaycı bir tavırla, “ sen mi Azrail’sin der. Yav senin gibi Azrail olur mu hiç” der.
Yolcu sakin bir tavırla, “ sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun” der.
Ve ekler yolcu, “ inanmadın bana öylemi?” der.
Şoför, “ inanmadım tabii” der...
Yolcu. “o zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın” der.
Gerçekten de adamın dediği gibi şoför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır. Ama yolcu ön tarafa oturur. Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.
Şoför yanındakine, “eee sen kimsin nereye gidersin” der.
Öndeki, “ağabey ben merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adım falanca” der.
Şoför, “ Yav; şu arkadaki adam bana Azrail’im diyor görüyor musun şu herifi hem iyilik ediyoruz hem de dalga geçiyor zibidi” der.
Öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur, “ abi arkada kimse yok ki” der.
Şoför hışımla arkaya bakar ve, “ körümsün be adam arkada oturuyor ya” der.
Öndeki arkaya bir daha bakar ve, “abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun” der. bu sefer
Arkadaki söze girer, “gördün mü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir” der şoföre.
Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar.
Arkadaki şoföre, “hadi der arabayı kenara çek 2 rekât namaz kıl canını alacam” der.
Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.
Sonra.
Sonra ne olmuş biliyor musunuz?
Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar.
İktidar olmayı beceremeyenler, iktidarı becerenlere arabalarını da kaçırtacaklar. O zaman ne mi olacak dersiniz. Ufukta yeniden erken seçim görünüyor, seçim sonunda da hezimete uğrayacaklar. Sanki tek başına hükümet kurma sayısını elde etmişler gibi, kimisi kırmızıçizgiden, kimisi de kendilerinin olmazsa olmazlarından vazgeçmeyeceklerini söylüyor.
Tek başına iktidar sayısını elde edememişsen, ortak noktada birleşeceksin. Seçim vaat ve beyannamelerini bir tarafa koyacaksın. Koalisyon için ortak noktalarda anlaşmak durumundasın.
Eğer Davutoğlu koalisyonu oluşturamazsa, zaten muhalefetin koalisyon kurması mümkün değildir. 45 gün sonra ise ufukta yeniden seçim görünmektedir. Tabi koalisyon kurulursa yeni bir erken seçim 2 yıldan önce olması mümkün değil. Çünkü yeni seçilen Milletvekilleri emeklilik garantisi almadan buna yanaşmayacaklardır. Belki de bazıları hayatlarında ilk defa 6 aylık vekillikle tarihe geçeceklerdir.
Seçimin en güzel yönü ise 45 gün içinde hükümet kurulamazsa Cumhurbaşkanın vereceği erken seçim kararıdır. Erken seçim olursa ne olur derseniz bu sefer sandıktan tek başına iktidar çıkar. Tabi Ak Parti 7 Haziran seçimlerinde yaptığı aday belirleme hatasını tekrar yapmazsa.