Toplum olarak son dönemlerde aile yuvalarının yıkılması korana virüsü gibi arttığı ve hatta dahada ileri gittiği görülmektedir. Televizyon kanalları ise gündüz kuşaklarında sürekli evden kaçan, karısını ve kocasını aldatanlar, çocuklarının babası belli olmayanlar, utanma ve haya damarı çatlamış kişilerle dolu. İnsan bunları izlediğinde şuuru bozuluyor ve strese giriyor. Dizilere bakıyorsunuz boynuzlayan boynuzlayana. Devletimizin en beğenmediğim tarafı ise bu tür dizi ve yayınlar. Bunlar toplumun ve ailelerin ahlakını bozmaya devam ediyor.
Bir kaç ay önce Aksaray ile ilgili bir yetkilimiz den aldığım bilgiye göre Türkiye genelinde en çok boşanmanın yaşandığı iller arasında yer alıyormuşuz. Bu ne kadar acı ve kötü durum. Toplum olarak bu ve benzeri rezaletlere hoşgörü ile bakılmaması lazım.
Boşanmaların başında ise karı koca arasındaki aldatmalar ilk sırayı alıyormuş. Biz Türk toplumu olarak örfümüz buna müsaade etmezdi. Eskiden bırakın aldatmayı laf atmak bile cinayet konusu olurdu. Bundan dolayı bir çok cinayetin işlendiğini bilirim.
Bu tür insanlara hoşgörü ile bakar hale gelmişizdir. Halbuki bu insanlara hoşgörü ile bakmak yerine toplumdan dışlanmalıdır. Efendim kadın erkek eşitliği varmış, edeyim içine böyle bir eşitliğin. Eşitliğin sonunda insanların aile yuvaları bozulurken insanlar ahlaken bozulmaya başlamıştır. Herkes birbirini aldatmaya başlamıştır.
Teknoloji ve sosyal medyanın geliştiği bir dönemde kimin ne yaptığını takip etme durumunuz var mı? kendi çocuklarımızdan bile haberimiz oluyor mu? Ancak ahlaki bir terbiye ile yetişmiş veya yetiştirilmiş insanlarda namus meselesi dikkate alınıyor.
Geçen bir bayan uzmanı dinledim, karşısındaki kadın eşinin kendisini çalıştığı iş yerinde en yakını ile aldattığını söyleyerek yardım istiyor. Uzman ise şunları söyledi, “ maalesef çok haklısınız, iş yerlerinde çalışanlar kadın kadınlarla haşir neşir olmalı ve onlarla arkadaşlık yapmalı. Erkekte erkek arkadaşları ile arkadaşlık yapmalı.
İş harici insanlar karşı cinsleri ile oturup aileden evliliklerden sohbet etmemeli. Bunlar önce arkadaşlık olarak başlıyor. Sonra farklı bakışmalar ve en sonunda yakınlaşmalar ile sevgili oluyorlar. İster evli olsun ister erkek olsun bunları ben çok okurumdan dinliyorum. İş yerleri bu tür sohbet ve bir arada oturmaları iş esnasında yasaklamalı” diyor.
Bu cevabın altına imzamı atarım. Eğer evlilik müessesesi saygısı, utanma, ahlak ve terbiye yoksa bu insanlarda bu ve benzeri olayları çoğu zaman görmekteyiz. İnsanlar ne için yaşar namus ve şerefi için yaşarlar. Aile ise insanların olmazsa olmazlarıdır.
Bazen tesadüfen evde olduğumda kadın programlarını kısmen izliyorum. İnanırmısınız utanç verici hadiseler yaşanıyor. Evli kadın kocasından kaçmış kaçtığı adamla beraber stüdyoya gelerek çocuklarının banasının karşısına oturuyor.
Hatta öyle bir durum oluyor ki doğurduğu 3 çocuğunun babası ise her biri başkalarından. Hemde bunu kocasına gülerek anlatıyor. Aman yarabbi ne duruma geldiğimize ağlamamız lazım. Hemde bu kadınlar ve erkekler öyle sosyete değil çoğu sıradan orta halli aileler ve hatta köylerde yaşayan insanlar. Nasıl Müslüman ve İslamız anlamış değilim.
Ben bundan dolayı diyorum ki, zina yeniden yasaklanmalı. Kadın ben isteğimle yaptım dediğinde kocası bile bir şey yapamıyor.bunun ispat ve delili de yok, gördüğünüzde nasıl ispat edeceksiniz. Tabi eskiden olduğu gibi her ikisini de aynı yerde vurup cinayet işlemeniz lazım.
Zina yeniden yasaklanmalı, muhafazakar bir iktidara yakışmıyor. Bu ne idiğü bellisiz programlarda yasaklanmalı. Cezai yaptırım gelmesi en azından tam önlemese de kısmen bu ahlaksızlıkların önüne geçer diye düşünüyorum. Nasıl bir toplum haline geldiğimizi aile mefhumunun sıradan bir iş haline geldiğini görmeye başladık. İnşallah virüs nedeni ile uzun zamandır neden aile yuvaları yıkılıyor ve boşanmalar artıyor bunun çalışmasına devam ediyorum. Belkide hiç ele alınmamış gerçek hayat hikayelerinin yer aldığı kitabıma devam ediyorum. Yayınlandığında ailelere bir rehber eser olacak.
YORUMLAR