Dün su üstü ilçe ve kasabalarını gezme imkanı buldum. Aksaray kara hasretken bu bölgemiz beyaza bürünmüş. Öğleden sonra hava sertleşti ve yeniden kar yağmaya başladı. Dileğimiz o ki yüce Rabbim ilimiz merkezini de beyaza bürütsün. Tabi bu arada evsiz barksız olanları ve evinde soba bacası tütmeyen gariban kardeşlerimize de yardım etsin. Hele vatanından olan ülkemizde yaşayan göçmen kardeşlerimize Rabbim yardım etsin.
Su üstü bölgemizden ilimize döndükten sonra bir tanıdığın işyerinde çay içmeye uğradım. Burada bazı arkadaşlarda vardı, bu esnada bir Suriyeli kadın yardım için içeriye girdi. Gerçekten üstü başı sefil Türkçe bilmeyen dili ile yardım istedi. Orada bulunan bir hemşerimiz bu bayana tepki gösterdi.
“ başımıza birde Suriyeli, Iraklı ve Somalililer tebelleş oldu” diye kadına tepki gösterdi. Ama misafir olduğumuz dostumuz karınca kararınca kendisine destek olup gönderdi.
Bu tepki inanın benim o kadar moralimi bozdu ki tarif edemem. Allah kimseyi evinden barkından ve vatanından etmesin. Canımın sıkkınlığı ile tepki gösteren arkadaşa kadın çıktıktan sonra bende tepki gösterip gerekenleri söyledim.
Allah korusun ülkemizi bölüp parçalamaya çalışan dış mihrak ve terör örgütleri muvaffak olsalar, bizde ülkemizden bir yerlere canımızı korumak için sığınmış olsak aynı tepki bize gösterilse ne düşünürüz bir düşünün.
Hiçbir kimse vatanından ve yurdundan ayrılıp böyle bir duruma düşmek istemez. Nihayetinde burada canını kurtarmak için bulunan bu insanlar keyfi için buralara gelmediler.
Efendim Tayyip Erdoğan başımıza birde bu ne idiğü belirsiz insanları bela etmiş. Bunlar bela değil bir insanlık gereği yapılan sahip çıkmadır. Bir Müslüman olarak mazlumlara sahip çıkmak ve yardımcı olmak bize ecdadımızdan kalma bir görevdir.
Eğer Türk milletinin vicdanı sızlayıp bu insanlara sahip çıkıp kabul ediyorsa bu bir inancın ve insanlığın gereğidir. Neden bir batılı gibi düşünmemiz gerekir ki? Sınırımıza dayanmış aç, susuz, sefil, insanlarla beraber o masum bebekleri sınırdan içeriye almayarak ölüme terk etmek insanlık görevimidir? Zalimlik acımasızlık bizim toplumumuzun neresinde var?
Allah korusun aynı durumda bizim olduğumuzu düşünün. Aynı muamelerle bizim karşılaştığımızı düşünün. Sadece canlarını alıp ülkesinden kaçan bu insanların dilenmesi de, avuç açması da gayet normal.
Bu insanların bir geliri, sıcak yuvaları, sobasında yakacak odunu, bebeğine verecek maması yoksa dilenmeyip de ne yapacaklar? Aç insan her şeyi yapar, suçta işler ve hırsızlıkta yapar. Karnı doyup sofrasında pişen aşı varsa o zaman zararsızdır. Hiç değilse suç işlemiyorlar varlıklı insanlardan yardım dileniyorlar.
Kediyi köşeye sıkıştırırsanız, üzerinize atlar ve yüzünüzü çizer. Bu insanları vatanından, yurdundan ve evinden edenler utansın. Ne mutlu ki, güçlü bir ülkeyiz ki, milyonlarca insana kapımızı açıp barınma sağlayabilmişiz. Elbette hepsini dört başı mamur etmemiz mümkün değildir. Ama hiç değilse onları ölümden ve zulümden kurtarıp kucak açmışız.
Müslüman bir insan ne bir insanın nede bir canlının vatanından kopup aç susuz kalmasına gönlü razı olmaz. Ben sizlere Beyazıt-ı Bestami Hazretlerinin yaşadığı bir karınca hikayesini anlatmak istiyorum. Umarım vatanın ne kadar önemli olduğunu anlamış oluruz.
Beyazıt-i Bestami Hazrеtlеri hacca gitmiş, gelirken dе Hеmеdan şеhrinе uğramıştı. Hеmеdan'da pazara çıkıp, Usfur çiçеği tohumu aldı. Hеmеdan'dan dеvеsinе binip Bеstam'a gеldi. Usfur çiçеğinin tohumunu çıkarmak için torbayı açıp baktığında Hеmеdan'dan torbanın içine bir miktar karıncanın da girmiş olduğunu gördü.
Ne yapması lâzım geldiğini düşünen Beyazıt-i Bestami;
«Böyle çalışkan bir mahluku vatanından ayırmaya benim hakkım yok...» diyerek, karıncaları geri Hеmеdan'a götürmeye karar verdi.
O kadar yolu katеdеn Hazrеti Bеyazıt, karıncaları götürüp aldığı yеrе geri bıraktı...
İşte insanlık ve Müslümanlık bu olsa gerek.