Aşura ayı başladı
21 Eylül’de Aşura ayı başladı. Bu ayda imkanı olan herkes aşura yaparak eşine, dostuna ve komşularına aşura ikram ederler. Neden aşura pişirdiğimize göz atacak olursak:
Aşura Günü ise Muharrem ayının onuncu günüdür. İslam inancında bu günde birçok önemli olay meydana geldiğine inanılır ve bu güne kıymet atfedilir. Aşura'nın Arapça'da 10 manasına gelen 'aşara' kelimesinden türemiştir. Sözcüğün Sâmi diller arasında ortak olduğu düşünülmektedir. Aşura, Musevilik inancında da Büyük Kefaret Gün olarak kullanılmıştır. Aşura gününde neler oldu bakalım.
Hüseyin bin Ali ve beraberindeki 72 kişi hicri 61'de Muharrem'in onuncu gününde (10 Ekim, 680) Kerbelâ'da Yezid'in ordusunca katledilmiştir,
Hz. Âdem'in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi,
Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması,
Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması,
Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,
Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,
Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavun'dan kurtarması,
Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,
Hz. İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi.
Bu olaylar saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir. Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri, İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın bu günde oruç tutmayı tavsiye ettiği, Yahudilere benzememek açısından orucun Aşure günü ile bir gün öncesi veya bir gün sonrası ilâve edilerek tutulması gerektiğine inanılır.
Hz. Peygamber Medîne`ye geldiği zaman Yahudiler`in Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler: "Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğulları`nı Firavun`un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah`a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız dediler. Hz. Peygamber; "Biz Musa`nın sünnetine sizden daha yakınız, dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. " (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarih, VI, 308, 309) Hz. Âişe`den nakledilen şu hadiste, Allah Resulu`nun Mekke döneminde de aşûre orucu tuttuğu anlaşılır. "Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de aşûre orucu tutardı. Medine`ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, aşûre günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı" (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI, 307, 308).
İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm`ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstehap olmuştur. Ayrıca Yahudiler`e benzememek için Muharrem`in 9, 10 ve 11`nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür. Bugün bütün sünnî müslümanlarda Muharrem`in 10`u oruç günü kabul edilirken, bazı tarihi sebeplerden dolayı da mukaddes sayılır. Özellikle Hz. Nûh`un gemisinin bugünde tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturduğunu anlatan söylentiler önemlidir. Âşûre adlı tatlının menşei de buna dayanır. Gemidekiler o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşûre pişirme âdeti buradan kalmıştır. Yine Âdem (a.s.)`in tövbesinin bugünde kabul edildiği, Hz. İbrahim`in bugünde ateşten kurtulduğu, Hz. Yakub`un, oğlu Hz. Yusuf`a bugünde kavuştuğu kaynaklarda kaydedilen rivayetler arasındadır.
YORUMLAR