Hamdolsun 86 yıl sonra Ayasofya nihayet cami olarak tekrar ibadethaneye dönüştürüldü. Tabi bazı kesim tarafından namaz kılacak cami mi yok diyenler olacaktır. Hatta bir ara Sayın Cumhurbaşkanımız, “ Sultanahmedi doldurdukta Ayasofya mı kaldı?” demişti. Bu cümlenin Hristiyan aleminden sıkıntı getireceğini düşündüğü için söylediğini düşünüyorum. Ama zamanı gelince olayı sade yağdan kıl çeker gibi çözmüştür.
Elbette namaz kılacak çok cami ve mabedimiz bulunmaktadır. Ancak Ayasofya'nın ayrı bir anlamı vardır, Fatihin İstanbul’u fethettiğinde aldığı bir ganimettir. Müslümanlar için ayrı bir değer ve önemi vardır. İstanbul fethedilmiş, ganimet olarak alınan bu mabet 481 yıl cami olarak kullanılmış, gelin görün ki, bir kararname ile müzeye çevrilmiş.
Tabi o dönem Hristiyan alemi ile ne tür gizli anlaşma yapılarak müzeye çevrildiği malum. Tadilata alınarak, sessizce bie müddet kapatılan Ayasofya müzeye dönüştürülmüştür. 82 yıllık beklenti ve hasret bundan 5 yıl öncesi camiye dönüştürülseydi ne tantanalar kopacaktı.
Ülkemizin güçlenmesi ve dünya’da söz sahibi olması sonucu ancak açılabilmiştir. Tabi bu güçte Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan sayesinde sağlanmıştır. Tayyip Bey’in duruşu ve dirayeti sonrası hamdolsun Ayasofy'a açılmıştır. Mecliste muhalefetle birlikte Ayasofya'nın açılışına bütün partilerin destek olması da ayrı bir sevindirici durumdur.
Ha bunun sıkıntısını yaşarmıyız elbette yaşayacağız. Bazı Hristiyan ülkeleri misilleme olarak Türklerin ibadet yaptığı camileri Kiliseye çevirmeye çalışacaklardır. Ancak biz Türk milleti olarak olayı fazla abartmadan gidip normal namazınızı kılmalıyız, sevinç gösterisine dönüştürerek kursak kabartmamalıyız. Ayasofy'a ile ilgili sizleri kısaca bilgilendireyim.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiğinde tam 916 yıl boyunca kilise olarak kullanılan bu mabedin hayatında tertemiz ve yeni bir sayfa açıldı. 481 yıl cami olarak kullanılan bu mabet 1935 yılında bir kararname ile müze haline dönüştürüldü.
“İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!” sözünü her zaman söyleriz.
Fatih Sultan Mehmet, şehri fethettiğinde kendisine ganimet payı olarak sadece Ayasofya’yı aldı. Kilise fetihten sonra bizzat Fatih’in imam olarak kıldırdığı ilk cuma namazı ile Sultan tarafından vakfedilerek camiye çevrildi.
Ayasofya, Sultan II. Mehmet tarafından özellikle korundu. Mabede zarar verecek, kutsal değerini aşağılayacak en ufak bir harekete bile girişilmedi. Kilise olduğu yıllardan kalan süslemelerine hiçbir zarar verilmedi. İslâm inancına ters olan mozaik süslemelerinin üzerine sıva çekilerek kapatıldı.
Sultan II. Mehmet, camiye gelir getirmesi için Ayasofya’ya birçok mal bağışladı. Kısa süre içinde camiye bir mihrap, minare ve medrese yaptırdı. Sonraki dönemlerde Sultan II. Bayezit tarafından bir minare, Sultan II. Selim tarafından da iki minare daha ilave edildi. Sultan II. Selim zamanında ilave edilen minareler, Mimar Sinan tarafından yapıldı. Aynı zamanda Mimar Sinan, Sultan II. Selim’in emriyle Ayasofya Camisi’ni tamir etti. Etrafına inşa edilen ve camiye zarar vermeye başlayan evler ve binalar yıktırıldı. Caminin kubbe- sini taşıyan yan duvarlar, takviye payandalarıyla kuvvetlendirildi. Böylece ihtiyar Ayasofya, köhne Bizans gibi çöküp gitmekten kurtarıldı.
Sultan I. Mahmut ise Ayasofya’nın güzelliğine güzellik katan sanat harikası bir şadırvan, sıbyan mektebi, aşhane-imaret, kütüphane ve yeni bir hünkâr mahfili ile mihrap inşa ettirdi. Böylece bir külliyeye dönüşen Ayasofya, tarih boyunca hiç görmediği bir özenle Osmanlı Devleti’nin en gözde mabedi oldu. 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, Türk milletinin nazarında daima fethin aziz bir hatırası haline geldi.
Bahçesinde yer alan türbede birçok Osmanlı Sultanı defnedildi. Sultan II. Selim, Sultan III. Murat, Sultan III. Mehmet, Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim ile bazı hanedan mensupları bu türbede medfundurlar.
Yahya Kemal Beyatlı der ki, “Gezintilerimde bir hakîkat keşfettim. Bu devletin iki mânevî temeli vardır: Fatih’in Ayasofya minâresinden okuttuğu ezan ki hâlâ okunuyor! Selim’in Hırka-i Saâdet önünde okuttuğu Kur’an ki hâlâ okunuyor.”
Ayasofya’nın ibadete açılmasında büyük gayret olan Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.
YORUMLAR