-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Bencilliğin neresindeyiz?

17 Kasım 2015 - 09:26

Genel olarak toplumda yaşayan her insanda bencillik mevcuttur. Bencillik herkeste vardır, yok diyen ise yalan söyler. Ama bencillik yaparken başkalarına da haksızlık etmememiz lazım. Bencillikte toplum menfaatlerini üst seviyede tutmamız lazım. Hak ve hukuku bilmek ve haksızlık yapmadan bencillik yapmalıyız. Bencillikte, “ bana değmeyen yılan bin “ düşüncesinden uzak durmalıyız.

       Hastanede sıra beklerken başkasının hak ve hukukunu gözetmeksizin bencillik yaparak ilk sıraya girmek bir bencilliktir. Kendi güçlülüğünü ortaya koyarak zayıfın hakkını gasletmek bir bencilliktir. Bencil insanı kulu da, Allah da sevmez.

      Hayatımız içinde yaşarken bencil insanlara çok rastlar ve kızarak, “ ammada bencil” deriz. Bencil olmayan insanların sayısı toplumda az değildir. Bencillik varsa çok azdır.

      Bazı insanlar vardır ki onlar dünyanın kendi etraflarında döndüğünü, dünyada var olmalarının bile dünya için bir lütuf olduğunu, kendileri olmasaydı diğerlerinin de bir kıymeti kalmayacağını düşünürler.

       Önemli ve vazgeçilemez olduklarını düşünen bu yaratıklar övgü ve iltifatla beslenmeyi ister, kendilerinin özel olduklarını düşünüp ne yaparlarsa yapsın karşılarınkinden saygı görmeyi beklerler. Hayâl dünyasında yaşayan bu canlılar güç, başarı, şöhret, para gibi değerleri baş tacı ederler. O nedenle (varsa) kendi meziyetlerini abartmaktan da geri kalmazlar.

       Bencil insanlar yaptıkları şeyi, “kendileri için” fayda ve çıkar sağlamadan, “sadece ve sadece” iyilik olsun, hatta “karşılıksız” iyilik olsun diye yapmayı “aptalca” görürler. Dünyada insan olarak sadece kendilerinin olduğunu, şekli insana benzeyen diğer varlıkların ise sağılması ve sütünden kazanç elde edilmesi gereken inekler olarak görürler.

        Gerçek hayatta yaşanmış bencille oğlunun cenaze defninde bulunan bir doktor hikâyesi ile konuya son vermek istiyorum.

        OğIunun cenazesi için cenaze defninde bulunan Errah hüzün içinde üzüntülü idi.

errahın telefonu çalar, arayan hastane sekreteridir.

       Buyurun sizi dinliyorum.

       Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin.

        Geliyorum deyip hekim telaşla yola düştü.

       Hekimi hastahanede hastanın babası hışımla karşıladı:

        Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız?

       Cerrah gülümsedi:

       Bana haber verilir verilmez acelece geldim.

       Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir. Cerrah ameliyat odasına dahil oldu.

       Ameliyat iki saat sürdü.

       Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti.

       Ardından yardımcı hekim çıktı.

       Babaya oğlunuz yaşayacak dedi.

       Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi:

        Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam.

       Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi.

       Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu cevabı verdi: Cerrah çok güzel insandır.

        Onun oğlu otomobil kazasında bugün vefat etti.

       Biz onu defin merasiminden çağırdık.

      Oğlunun defin merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastahaneye geldi...