Bugün 2013 yılı Aralık ayının 17 ve 25 Aralık günü 15 Temmuz öncesi darbe girişiminin yıl dönümü. Fetö terör örgütü bu günlerde bir operasyon başlatarak o dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı bir şekilde ortadan kaldırmaktı. Ya öldürecekler, ya oğlunu ve mit müsteşarını gözaltına alacaklar veya Erdoğan’ı ülke dışına kaçırmaya çalışacaklardı. Ama yiğit adam ne kaçtı nede gözaltına alındı. Dünya liderlerine ders verircesine ayakta durarak halkın içinde olmaya çalıştı ve ülkemin insanı da yollara düşerek bu lidere sahip çıktı. Hem de binlerce kişi ile miting yaparak.
Bunu başaramayanlar daha sonra ne yaptılar, 2016 yılı 15 Temmuzunda darbe girişimine kalkıştı. Eski valimiz ve şuanda Emniyet genel müdürü olan kadim dostum Sayın Selami Altınok 27 Aralıkta İstanbul Emniyet müdürlüğüne getirilerek emniyeti hallaç pamuğu gibi atarak darbeye geçit vermedi. Evini taşımak için ilimize geldiğindeki görüşmemizde, “ Allah o günü bir daha yaşatmasın” demişti. Şimdi gelelim 17 ve 25 Aralıkta neler olmuştu.
Bugün, 17 Aralık 2016. “Hükümeti devirme amaçlı kirli operasyon”un üzerinden 3 yıl geçti, 4. yıla girdik... Malûmlarınız olduğu üzere; 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı gözaltına alıp, Hakan Fidan üzerinden dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı tutuklamak ve “bileklerine kelepçe takmak” isteyen Paralel İhanet Çetesi, bu “kumpas”ta başarılı olamayınca “Taksim’deki Gezi Parkı” üzerinden “Gezi Zekâlıları kışkırttı ve “yeni bir darbe Girişimi”nde bulundu!
Hiç kimse laga-luga yapmasın; Gezi Parkı eylemlerinin kesinlikle “çevre” ile “ağaç” ile bir ilgisi yoktur... Tiyatrocu Mehmet Ali Alabora’nın gayet net bir şekilde özetlediği gibi; “Mesele sadece ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı arkadaş? Haydi gel!” Anlayacağınız mesele “kalkışma” idi...
Ve maalesef; Paralel İhanet Çetesi tarafından kurulan bu “kumpas”ta, kendilerine “Gezi Zekâlı” diyen gençler de “taşeron” ve “piyon” olarak kullanıldı! O kadar “salak”tılar ki;
Gezi Parkı’na kurdukları “çadır”ların “paralelci polisler ve zabıtalar tarafından yakıldığını” bile anlamadılar! Bu kalkışma; “cephe”ye özellikle sürülen birkaç “Alevi gencin ölmesi” ile Türkiye geneline yayılmak istenmiş olsa da, başarıya ulaşamadı!
Oysa; “AK Parti Hükümeti mutlaka devrilmeli, Tayyip Erdoğan ortadan kaldırılmalı ya da tutuklanmalı, bileklerine kelepçe takılıp zindana atılmalıydı!” Çünkü Erdoğan; “One minute” demişti! Çünkü Erdoğan; “Dünya 5’ten büyüktür” demişti. Çünkü Erdoğan; “IMF’ye olan borçları ödemişti!” Çünkü Erdoğan; “1915’lerde bu coğrafyada yapılan ameliyatın dikişleri patlamaya başladı... Biz, bu topraklarda yeni bir ameliyata izin vermeyiz” demişti...
O halde; “İcabına bakılmalı”ydı! Haçlı-Siyonist İttifakı’nın “taşeron, tetikçi ve piyon” olarak kullandığı Paralel İhanet Çetesi, “MİT krizi ve Gezi kalkışması”nda başarılı olamayınca; Erdoğan’ı ortadan kaldırmak için, bu defa “17-25 Aralık operasyonları”nı tezgâhladı! İddialarına göre; “Türkiye’deki yatırımlarda 100 milyar dolarlık yolsuzluk yapılmış, rüşvet alınmıştı!”
Ne var ki, hiç kimse sormadı; “Ulan salaklar, ulan geri zekâlılar, ulan eblehler, ulan aptallar, ulan dunkoflar; belediyeler de dahil, Türkiye’de yapılan toplam yatırımların tutarı 42 milyar dolardır! Nereden çıkardınız 100 milyar doları?” Uzatmayalım... “Ayakkabı kutuları... Para sayma makinaları ve bagajlar dolusu klasörler” ile bir “algı operasyonu” yürütüldü! Kendilerine o kadar güveniyorlardı ki;
“Erdoğan ya kalp krizinden ölecek ya da yurtdışına kaçacak”tı! Ama, hiçbir şekilde, “30 Mart seçimlerini görmeyecek”ti!
Aradan 3 yıl geçtikten sonra, bugün görüyoruz ki; “yurtdışına kaçan” Erdoğan değil, “Paralel İhanet Çetesi’nin üst düzey yöneticileri” oldu! Onlar kaçtı, Erdoğan ise “dimdik” yerinde duruyor!
“Gezi Parkı’ndaki çadırları yakarak, Gezi kalkışmasının düğmesine basanlar”, nasıl ki “paralelci polisler ve zabıta memurları”dır, 17 Aralık kumpasını tezgâhlayan, düğmesine basan ve operasyonu yürüten de İstanbul Malî Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve bu birimin başındaki Yakup Saygılı ile Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç’tır!
17 Aralık operasyonu sonrası polis ve savcılar nereye gitmişti? 15 Temmuzda kaçanlar ve daha sonra alınanlar onları yurt dışına kaçırmışlardı. Bu oyun ve çalışmalar bittimi? Kesinlikle bitmedi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun Pazar günü yaptığı açıklamada, “ henüz paralel ile mücadelede derine inmedik bu mücadele henüz yüzeysel” diyor. Ne anlama geliyor bunu anladınız mı? Anayasa değişikliği için Referandum sonrası asıl büyük operasyon Ak Parti içinde saklanmış Fetöler olacak. İnşallah bunun günüde yakın hep birlikte göreceğiz. Ama en önemlisi ülkemiz üzerinde oynana oyunların devam etmesidir. İçteki mücadele dışında Türkiyesiz bir Ortadoğu şekillendirilmesine izin verilmemesi için güvenlik güçlerimizin sınır dışı mücadelesi. Rabbim onlara sağlık sıhhat ve güç versin.
YORUMLAR