Düşünüyor bakıyorum herkes bir şey söylüyor. Ama ülkem vatandaşı depremde mağdur olanlara nasıl yardım ederim diye can siperane çalışıyor. Bazı kendini bilmezlerde medyada bir şeyler paylaşmak için gayret sarf ediyor. Yardımlarınızı nakdi olarak ben dahi olsam şahıslara kurum ve kuruluşlara vermeyiniz. Devletin resmi kurumları dışında bir kuruş vermeyin. Ayni bağışların dışında elle kimseye bir şey vermeyin, herkes aynı değil ama, bunu fırsata dönüştüren insanlar var bunlara fırsat vermeyelim.
Şimdi deprem bize çok şeyler hatırlatmalı, elbette yaralarımızı saracağız ama maneviyatımızı da düzeltmek zorundayız. Efendim bu milletin yüzde doksanı Müslüman ve inançlı. Ama bunu yüzeysel yapıyoruz, sadece lafla müslümanız iş tatbikata gelince yokuz.
Şu afetten çıkarılanlara bakıyorum çocuklar daha çok, açmısın diye sorulduğunda hayır bir abla bana ekmek ve su verdi benimle oynadı diyor. Afetten çıkanların çoğunluğu sabi günahsız çocuklar bu neyin nesi kendimize gelelim ve ahiretimize düzgün hazırlanalım.
Bu felaket burada bizi de vurabilirdi, çaresiz kalabilirdik. Bu gün on ilimizde olmuş, yarın bize de olabilir. Burada ahirete ne kadar hazırlıklıyız? Elbette bu binaları yapanların ihmalkarlığı ve üçkağıtçılığı var. İnsanlar dürüst olsa bu kadar insanlar ölüp perişan olmazlar.
Ey evi barkı olanlar ülkedeki krizi kare dönüştürmek isteyenler hani o 10 bin liraya kiraya vermek istediğiniz evler nerede? Aynı durumda olup garibanı sıkıştıran vicdansız acımasız insanlar artık vicdanlı olalım ve diğer insanları Allah için düşünelim fırsatçılık yapmayalım.
İnanın bu evler barklar vallahi bizim değil, hani şu on ilde depreme uğrayan evler nerede? İçinde oturup garibanla pazarlık yapan insanlar nerede? Yarın bizim başımıza gelmeyeceğini kim garanti eder? Onun için kendimize gelip aklımızı başımıza alalım.
Deprem kulunun işi değil tamamen Allah tarafından gelen bir afettir. Şimdi anladık mı aslında evimizin çok küçük olmadığını, yada çok soğuk olmadığını, yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çokta önemli olmadığını, yada yediğimiz yemeğin tuzunun salçasının etinin sebzesinin az yada çok olmasının çok önemli olmadığını, yemeğimizi beş on dakika gecikmesinin önemsizliğini, ballandıra ballandıra anlattığınız telefonunuzun, arabanızın markasının, yazlığınızın, zenginliğinizin çok önemli olmadığını, yada milyonlarca liraya aldığımız konutun belkide mezarımız olabileceğini.
Üstünüzdeki montun, ayağınız üşümesin diye bir köşede duran battaniyenin kıymetini, sıcak bir çayın, çorbanın ekmeğin nasılda kıymetli olduğunu, yada kalbini kırdığınız bir insanın gönlünü almaya vaktiniz olamayacağını.
Nerede nasıl yattığınızın değilde, nerede nasıl, yada ne halde uyanacağınızı, yada uyanamayacağınızı, üzerinizde uyuduğunuz yorganın, yerine, moloz yığınlarının altında kalabileceğinizi, bu afetler, felaketler, hep ders olmalı.
Unutulmamalı, zenginliğin, malın mülkün makamın emanet olup insanlığın kalıcı ve gerekli olduğunu, sevdiklerinizin kıymetini bilin kalbini kırmayın, yediğinizi içtiğinizi israf etmeyin, emanet olan hayatımızı, canımızı, ne zaman nerede teslim edeceğimiz belli değil . Bakın dün ne olduğunu ne olacağını bilmediğimiz insanlar neredeler?
Deprem felaketinde evinden barkından olan insanlara durumu iyi olanlar parasal yardım yapmalılar. Malzeme yardımı yağmacılar tarafından çalınıp istismar edilmekte onların başını sokacağı evler için devlet kurumlarına karınca kararınca yardım yapılmalı
Ülkenin varlıklı insanları konuşmak yerine ceplerini konuşturmalı. Dün ülkemizin savunma sanayini gerçekleştiren Bayraktarlardan damat diye küçümsedikleri Selçuk Bayraktar’ın deprem bölgesinde oradaki kazancını 2000 konteyner ile başlayıp ardından1000 konut yapacağını söylemesi gözlerimi yaşarttı.
Yandaş Dedikleri Cengiz Holding 500 milyon ve Nefret ettikleri Katar 1. 56 milyar Dolar bağışladı. Hadi sizi görelim. Televizyon televizyon gezip yorum yapan aynı sima gazeteciler depreme ne veriyorsunuz sizi görelim. Oturduğunuz yerden ahkam kesmeyin ülke düşmanlığı yapmayın.
YORUMLAR