Malumunuz ülkemizde serbest olan ve okullarda verilmesi yasallaşan din eğitimi ile ilgili bir kanuna açılan dava İnsan Hakları Mahkemesince iptal edildi. İnsan Hakları Mahkemesinin açtığı dava ülkemizi ne kadar bağlar bu ayrı bir tartışma konusu. Zaten getirilen din dersi zorunlu olmayıp isteğe bağlı bir ders. İsteyen bu derse girer istemeyen girmeyebilir. Tıpkı başörtüsü gibi herkes yaşamında ve inancında serbest olmakla beraber bazı hazımsızların açtığı dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince iptal edildi.
Ülkelerin yaşam tarzları ve düzenlemesi ülkenin kendi yasalarına göre iktidarlar tarafından uygulanmaktadır. Kilise zorunluluğuna kimse ses çıkarmıyor ise dini iknacına da kimse müdahale etmemelidir.
Türkiye Müslüman bir ülke ise, Müslümana ille de sen Hıristiyan olacaksın deme hakkı yok. Nasıl biz Hıristiyan bir ülkeye Müslüman ol baskısı yapamıyorsak onlarda bize yapamazlar. Bu karar bana göre ülkelerin idaresine ve içişlerine bir müdahaledir.
Bunun için hükümetimizin son günlerde düşündüğü Diyanet İşlerini öne çıkarmayı planlayarak din görevlilerine vermek istediği sorumluluk çok doğru bir karar. Ülkemizde bugüne kadar Diyanet işleri Başkanlığı olmasına rağmen irtica yaygarası yapılması yanlışını ortadan kalkacaktır.
Diyanet işleri Başkanlığı sıradan bir kurummuş gibi bu kurumu geri plana itmek zaten başlı başına bir yanlışlıktı. Diyanet işlerinin görevi sadece camilerde namaz kıldırıp nasihat etmek değildir. Bu kurum Müslüman topluluğun dini bilgi eksikliğini tamamlamaktı. Ama bugüne kadar bu sahada yeterli olunamadığı için bu boşluğu farklı tarikat ve cemaatler doldurdu.
Diyanet işlerinin dini bilgi boşluğunu önüne gelen insanlar doldurduğu için bugün bu kadar cemaat ve cemiyetler oluştu. Boşalan bu boşluğu onlar doldurmaya çalışmışlardır. Doldururken de yeterli ehliyeti olmayan ve Kuran ve Hadis bilgisinden yoksun insanlar bu sahada yer aldılar.
Neticede de bu boşluğu dolduran insanlar insanlara dini bilgi vermek yerine holdingler kurarak din adı altında ticarete de yöneldiler. Şirketler kurup bu sahayı kullanarak farklı ticaret elde ettiler.
Bir insan aile şirketlerini yönetemezken din adamlarımız ticareti yönetmeye çalıştılar. Netice olarak da yönetimde başarılı olamadılar. Çoğunluğu ise farklı şekillerde Müslümanları kullanarak topladıkları paraları batırdılar.
Diyanetin boşluğunu insanlara dini eksikliklerini gidermek için çıkanlar, bununla yetinmeyip ticareti yönetmeye çalıştılar. Ne oldu sonunda nerede ise hepsi battı.
Dini boşluğu doldurmaya çalışanlar gerçekten bu boşlukta hizmet vermeye devam etmeliler. Toplanan deriydi, zekâttı, sadakaydı ve himmetti gibi dilenciliği boşlamalılar. Bulundukları sahayı kullanarak ticaret yapmaya yönelmemeliler.
Dolayısı ile bunun yanında öğrenci evleri ve yurtlar kurarak Kuran ve Hadis ilmi dışında bilgilerle gençleri farklı alemlere ittiler. Bunu derken herkesi kastetmiyorum, yanlış yapanları kastediyorum.
Bu nedenle ülkemizde bunca cemaat ve cemiyet oluştu. Bugün birisinin ülkeye verdiği zararı başkasının yarın vermeyeceği ne malum. Bence bu cemaat ve cemiyetler eğer amaçları sadece din bilgisi vermekse, doğru bilgileri vermeye devam etmeli. Veremiyorsa başka sahalara bu kurumları kullanarak dalmamalılar.
İnşallah bu sahadaki boşluğunu Diyanet işleri Başkanlığı din görevlileri sayesinde tamamlarlar. Ama bu sahadaki görevlileri sadece namaz memuru olmaktan çıkıp yeterli dini bilgi donanımı ile donanmalı. Yoksa her geçen gün bu boşluğu doldurmaya çalışanlar çıkacaktır. Hükümetin bu sahada aldığı kararı yerinde bulmakla beraber, samimi bir şekilde doğru doldurmalıdır. Din eğitimi eline geçen eğitimsizlerin değil ehil ellerin elinde olmalıdır.