Şöyle bir düşünüyorum dünle bugünü karşılaştırıyorum. Hele bizim çocukluğumuzdaki yaşlılarımıza bakıyorum inanın çok değişmişiz. Hatta değişimin dışına çıkıp menfaat pres olmuşuz. Neden dersiniz toplum olarak nerede ise insanlar arasında sevgi ve saygı denen bir şey kalmamış. Hatta akrabalar arasında bile bağ kalmamış herkes sanki birbirine yabancı. Kardeş kardeşle geçinemez olmuş herkes birbirinin aleyhinde. Ha bunun dışında istisnalar elbette vardır, ama genel olarak bu durumda olduğumuzu kimse inkar edemez.
Bunun nedenini inanın bilemez olduk, teknoloji ve yaşam şartlarının değişmesi mi bizi böyle yaptı, yoksa maneviyat, ahlak ve kültürden uzaklaşmamız mı bizi bu duruma getirdi hala anlamış değilim. Eskiden daha candan birbirimizi seviyorduk, kimse kimsenin dedikodusunu arayıp açığını aramazdı, akraba dostluklar daha iyi idi deyince şimdiki nesil o eskidendi diyor. Soruyorum aynı apartmanda oturanlardan kaç kişi dost ve birbirini seviyor?
Türk milleti böyle bir millet değil birbirini seven ve kollayan bir toplumduk. Zorunlu iş ve ihtiyaçlarımız olmasa inanın nerede ise birbirimizi arayıp sormayacağız. Bunların en başında gelen ise menfaat ve çıkarlar öne çıkması bizi birbirimizden uzaklaştırdı. Bazen 20-30 yıllık yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen dostları menfaat ve çıkarlar ayırmıyor mu?
Temelinde sevgi bulunan toplumlar düşmanlık ve kinden uzak kalarak, çevrelerine sevgi ve sevecenlik dağıtmayı başarmışlar. Olumlu düşünenler, iyi girişimde bulunanlar için yaşam, güzelliklerle doludur. Başkalarını mutlu kılmaya çalışanlar, severler, sevilirler. Gerçek mutluluk budur. İslamın ana öğretisi sevgidir.
İnsanlığa aydınlık saçan Türk büyüğü Ahmet Yesevi’nin “Sevgi tohumları ekelim ki, sevgi çınarları yetişsin!” öğütünü unutmamak gerekir. Hazreti Muhammed: “Mü’min, geçinen ve kendisiyle iyi geçinilen kimsedir. Sevmeyen ve sevilmeyen kimsede hayır yoktur. Birbirini seven iki kimseden Allah katında en sevgili olanı, arkadaşını daha fazla sevendir.” diye buyurmuş… Yine Peygamberimiz, “Kardeşinin uğradığı bir zarardan dolayı sevinme, sonra Allah, ona merhamet eder, seni o zor duruma sokar.” demiştir. Bir başka anlatımla, insanlara acımayanlara Allah da acımaz.
Allah insanı sevgi ile var etti. Varlığın temelidir sevgi. Sevginin ilerisi aşk. Yunus gibi düşünenler, Allah’ın yarattıklarına da sevgi ile yönelmişler, onların en yücesi olan insan sevgisine ulaşmışlar. İşte insanlığın gereksinim duyduğu anlayış, en köklü sevgi, en gerçek hoşgörünün kaynadığı budur:
Mevlâna bütün insanlığa şöyle sesleniyor. “Kardeşlerim, kardeşlerim. Bir kuvvetin, bir duygunun etkisi altında kalmayın. Kalplerimizin gerçeklere, gerçek güzelliklere açılmasını istiyorsanız sevin, birbirinizi sevin. Dostça sevin. Sevgi gönül cennetinin kapılarını açan anahtardır..”
Sevgi sözde kalmamalı. Öze geçmeli. Sevgi çok söylenmeli. Derin yaşanmalı. Biz sevgiye muhtacız. Havaya, suya, ekmeğe muhtaç olduğumuz kadar. Birbirimizi sevmemiz gerek. Bu yetmez. Bunu bilmemiz, bildirmemiz gerek. Hz. Peygamber “Bir kardeşine karşı sevgi duyuyorsan bunu ona söyle. Onda da sana karşı sevgi doğar” buyuruyor.
Kutuplaşmak, tarafgirlik, menfaatçilik, benden başkası tufan düşüncesi, hasetlik, kıskançlık, çekememek, enaniyet ve gururdan dolayı birbirimizi sevmekten uzak olduğumuzu düşünüyorum. Sözlerimi Yunusun, “ sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” sözüyle bitirelim.
YORUMLAR