Efendim yıllardır azınlıklar ülkenin köşe başını ele geçirmişler, ülke insanlarını istedikleri gibi yönetiyorlardı. Yalnız yazımın tamamını okursanız birlikte bir neticeye varacağımız kanaatindeyim. Ülkemin ekseriyeti muhafazakâr ve dindar olmasına rağmen korku ülkesi haline gelmemiz nedeni bir dönem insanlar çocuklarını damga yemesin diye İmam Hatip Okullarından aldığı gibi, dini menşeili okulu bırakın fişlenmesin diye dini menşeili dershanelere bile gönderememişti.
Efendim ne fişlenmesi idi bunlar anlamış değilim. Burası ne komünist nede ateist bir ülke idi, Müslüman bir ülkede insanlar korku ile yaşamaya başlamıştı. Nerede ise Müslümanım demekten vallahide billahi de korkar hale gelmişlerdi. Hele şu 28 Şubat sürecinde basın medya kuruluşları öyle tellallıklar yapıyordu ki, her gün irtica yaygarası feryadı ile insanları korkutuyordu.
Sevgili okurlar gelin Allah aşkına eğri oturup doğru konuşalım. Allah şu Cumhurbaşkanının ömrünü uzun etsin. Türkiye de Basın yayın kurumları azınlık olan din karşıtı olan gurubun elinde değimliydi. Ülkeyi istedikleri gibi yönlendirip iktidarları onlar tayin ettirmiyor muydu? Ülke gündemini medyadan öğrenen insanları Televizyon ve Gazeteler yönlendirmiyormuydu? Muhafazakâr ve dindar gazeteleri bile insanlar fişlenirim korkusu ile alabiliyormıydu?
Gazete tirajlarına baktığınızda, demokratik sol düşünceye sahip bir gazete Türkiye’deki muhafazakâr yayının tamamı kadar tirajı yok muydu? Elbette vardı, sağcısı da solcusu da sosyal demokrat gazeteler almıyormuydu?
Hele şimdi bakın dün bizim feryadı figan ettiğimiz medya şikâyetini şimdi o görüşe sahip insanlar ediyor. Neymiş efendim medya taraf tutuyormuş falan filan. Nedeni ise yapılan son istatiklere göre muhafazakâr yayınların ülke genelinde ki durumu %60’a ulaşmış. Sosyal demokrat yayınların şu günlerde durumu %40’a falan düşmüş. Hey kurban olduğum Allah’ım sen nelere kadirsin.
Bakın her yerde inanç ve serbestlik var, ne şeriat geldi nede ülke irtica ile doldu. Ufacık bir dini faaliyeti yâda yaşamı irtica gibi göstermenin ne korkulara mal olduğunu ve günlerce karakollarda bekletildiğini unutmadı bu millet. Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haberde Diyanet İşleri dini daha iyi kaynağından öğretilmesi için eski medrese usulü dini eğitim programı ile ilgili çalışmalar yapıyormuş. Bakıyorum ne bir medya kuruluşunda yer alıyor, nede irtica çığırtkanlığı var.
Neredesiniz ey dünün irtica yaygarası yapan medya kuruluşları, nerede bir Müslüman görürseniz yazarak devlete ihbar eden medya. İnanın ülkemiz için canımızı verecek kadar ülkemizi sevmememize rağmen, dini eğitim aldık diye on sene ne zaman irtica damgası ile gözaltına alınacağımızdan korkarak korku içinde yaşadık. 28 Şubatta vakıf başkanı olmam nedeni ile eften püften mesele nedeni ile mahkemeye verildim. 4,5 sene mahkemeye gidip geldim, suç da yok utanır olmuştum, bir gün hakim Beye, “ efendim artık gelip gitmekten utandım ne suçum varsa ya ceza verin yada berat edin de gideyim” dedim. Hakim Bey, “ vakıf Başkanlığını bırak da berat edeyim” dedi. Bırakmadım 3 ay ceza verdi Allahtan Rahşan affından paçayı yırttık.
Mutlu azınlık iktidarda değil ama devlet içinde ülkeye muktedir olmuşlar. Yargısında, Üniversitesinde, basınında, eğitiminde ve birçok köşede iktidarı ele geçirmişler. Bakın on üç yıldır ülke hala halkın istediği idare tarzına gelemedi.
Ülkede hem hizmet yapacaksın, hem de idari mekanizmalardaki 100 yıllık kök salmış ayrık otlarını temizleyeceksin, öyle kolay değil bu işler. Çok iyi hatırlıyorum, Adalet partisi dönemi idi, ben o dönem Yeni Asya Gazetesinde çalıştığım için biliyorum. Gazete Adalet partisini desteklediği halde Partinin Başkanları bile bu gazeteleri almazdı. Son Havadis Gazetesi aynı partinin gazetesi idi tirajı en düşük gazete idi. Milli Gazete MSP’yi destekleyen gazete iken o camia da bile bu gazeteyi herkes almazdı.
Hamdü senalar olsun ki, bugün medya dün korku saçan insanların elinden alınmıştır. Düşünüyorum da nereden nereye gelmişiz. Derin devlet tabirine artık kesin ve kesin inanmaya başladım demek ki, bir şekilde korku ülkesinde yaşıyormuşuz. Beyler herkes artık kendi işine baksın, bizi de seçtiklerimiz yönetsinler. Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da oluyormuş. İnşallah 1 Kasım seçimleri o başlangıcın devamı olacaktır. 7 Haziran seçimleri sonrası yaşananları hep birlikte gördük ve pişman olduk. Onun için dünü unutmadan önümüze yeniden bakalım.