İnsanlar doğuyor, büyüyor ve yaşlanıp ölüyorlar. Her yaşın ve zamanın kendisine göre güzellikleri elbette var. Ama ne kadar güzellikler ve olumlu şeyler yaşarsak yaşayalım neticesi kara toprak değil mi? kara toprak deyince bu toprağı ne zaman bir cenaze namazına katılırsak o zaman mezarlığı hatırlıyoruz. Ama en güzeli hayata tutunup sağlıklı yaşıyorsak en mutlu insan kim olabilir elbette bunu yaşayan olur.
Size bir şey söylesem yanlış olmaz, dünya menfaatlerini elde etmek için dünyaya ne kadar tamahkar olursak olalım. Dünyada en yüksek mertebeyi elde eden liderler elde ettiklerinde bir kuruş mezara götüremediler. Onlarda bizim gibi dört metrelik kefenle gittiler.
Fazla lafa gerek yok, mezarlığa gidip şöyle bir bakmak lazım. Kim ağa kim paşa, kim fakir kim zenin, hepsi bir fatihaya muhtaç. Asıl istikbal ve gelecek ahiret yurdudur, Rabbım arkamızdan bir fatiha okuyacak evlatlar ve dostlar nasip etsin.
Bu nedenle bu dünyada ne kadar çalışır çabalarsanız çabalayın inanın ne kazancınızı ve neden emeklerinizi kabre götüremiyorsunuz. Ahiretimize imanen çalışarak kimseye muhtaç olmayacak kazancınız varsa yemin ederim kimseye imrenmeyin.
Şunu söylemek isterim ki, hayatım boyunca hiçbir zaman kişisel insanlara menfaat için el etek bükerek yaşamadım. Saygı, sevgi ve güzellikler bir tarafa menfaat için hiçbir zaman kimseye el ayak ufalamadım. İnşallah ufalamamda.
Sevip saydığım insanlara iyi dedim ise hiçbir zaman arkasından vurmadım. Bu huy ve asalet bende her zaman devam etmiştir. Onun için dört günlük dünya için kötü olmaya başkalarına düşman olmaya gerek yoktur. Burası bir imtihan dünyası unutmayalım.
Dünyalıkları bir hayli fazla olan çok insanlar biliyorum, vefaatlerinde dört gün sonra çocukları malını bölüşemeyerek araları çok kötü olanları biliyorum. Hatta ve hatta mahkemelik olup birbirlerini kırıp incitenler az değildir.
Ha belki bilemiyorum bizlerde öyle bir durumda olsa idik bizlerde mi birbirimize düşerdik. Tabi bunu yaşayarak görmek lazım diye düşünüyorum. Ama güzel olan kendi kendini idare edecek kadar kazanıp namerde muhtaç olmadan yaşamak kadar güzel bir şey yoktur.
Elbette bir ülke vatandaşı olarak görevlerimiz vardır. Bunları yapmakla mükellefiz ve mecburuz. Seçme ve seçilme hakkına sahibiz ama herkes seçilemeyeceğine göre, bizler kendi işimizi ve görevlerimizi yapmak mecburiyetindeyiz.
Manevi görevlerimizi yerine getirip, birde bu yalan dünyada iaşemizi kimseye muhtaç olmadan kazanıyorsak bizden en iyisi yoktur. Şunu da alayım, bunu da alayım ve lüks yaşayım derdine düşerseniz kendinizi hasta edersiniz.
İnanın kimsenin kazancına ve servetine inanmayın, kazançlarını kıskanmayın. Onların kazancı kadar dert ve problemleri vardır. Kimsede onlara ne kadar kazanmışın diye huzuru mahşerde madalya falan vermiyor. Ahiretine ne kazandın diye sorguya çekiliyor.
Emekli isen, çocukların başından gitti ise, üç beş kuruş kazancında varsa ve sağlığında yerinde ise dünya senindir. Kimsenin kazancına imrenme, ahiretin için çalış. En büyük kazanç ise sağlıklı olmaktır.
Dolayısı ile dünya senin olsa ne götüreceksin, baban ve deden nerede ne götürdü? Yarın dört gün sonra bu oyalanma aleminden sende gideceksin. Dünya menfaati için ahiretini unutma. Sağlığına ve sıhhatine önem ver. Şunun bunu var diye kimseyi kıskanma. Onun kazançları kendisinin değil. Yarın oda seninle 4 metrelik kefen götürecek. Hayata tutunup sağlıklı yaşıyorsan senden mutlu kimse yok. Buna bak buna önem ver yeter.
YORUMLAR