Hamd olsun benim yüce dağlar kadar inancım ve itikadım var. İnancımı kimseye tartıştırmam ve buna izin vermem. Siyasi bir yazımdan dolayı bana nasıl hacısın diyen ise ahmağın ta kendisidir. Madem inançlıyım öyleyse yürüdüğüm ve tuttuğum yol doğrudur.
Şunu demek istiyorum, her gazetecinin kendine göre bir fikri vardır. Sizlerinde bir fikri vardır, birbirimizin fikirlerine saygı göstermek durumundayız. Birbirimizi kişiliklerimiz ve insanlığımızla değerlendirirsek daha doğru olur. Ben herkesin fikrine saygı duyuyorum, beni eleştirenlerde benim fikrime saygılı olurlarsa zaten sorun kalmaz. Siz dönek ve asıl fırıldaklardan korun, onların ne zaman ne yapacaklarını bilemezsiniz.
Ben bu yazımı Nasrettin hocanın bir fıkrası ile sizleri düşündüreyim.
“Bir gün Hoca, bir arkadaşıyla birlikte köye gider ve birinin evinde misafir olurlar. Akşam olunca ev sahibi, bunlara bir tabak yoğurt getirir. Arkadaşı, kaşığının ucu ile yoğurdun ortasından bir çizgi çizerek:
Ben kendi payıma düşen yere pekmez koyacağım, der.
Hoca buna razı olmaz ve arkadaşına:
Bunu kabul etmem, pekmez benim tarafıma da akar, der. Fakat arkadaşına bir türlü söz dinletemez. Bunun üzerinde yerinden fırlar, heybesinden zeytinyağı şişesini alır ve yoğurdun başına geçerek:
Öyle ise ben de payıma düşen kısma zeytinyağı koyarım, der.
Arkadaşı Şaşırır:
Hiç zeytinyağı yoğurda konur mu? Yoğurt vıcık vıcık olur, der.
Hoca, aradığı fırsatı bulmuştur:
Öyleyse, der. Sen de pekmez koyma.”
Buradaki mesaj şu, insanların birbirleriyle ilişkilerinde tek taraflı olmamaları ve kendi çıkarlarını gözetip başkalarının çıkarlarını hiçe saymamaları gerektiği belirtilmiştir. Herkes tek taraflı düşünmemeli, Herkesin istediği Şeyi yapması durumunda sosyal ilişkilerde karışıklığın ortaya çıkabileceği vurgulanmış.
Yorumlar
Kalan Karakter: