-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Haşim hocanın sohbeti

04 Mart 2016 - 08:59

28 Şubatla ilgili seri yazım nedeni ile bazı güncel olayları yazmakta geciktiğimi söyleyebilirim. Pazartesi günü Aksaray Belediyesinin düzenlediği bir Hz. Ömer’in adaletini canlandıran bir tiyatro izledik. Ertesi günü Somuncu Baba ile ilgili konferans ve televizyon programlarından tanıdığımız Sakarya Üniversitesi öğretim görevlisi tarihçi Doç. Dr. Haşim Kılıç hocanın tiyatro salonunda bir konferansını izleme imkanı buldum. Aynı akşam Zinciriye medresesinde Haşim hocanın özel sohbetine katıldım.

     Tabi bu arada MHP iç kavgası devam ederken muhalif gurubun önderlerinden Meral Akşener Aksaray da fes edilen MHP teşkilatına destek maksadı ile ilimize gelerek muhalif gurup tarafından karşılanarak açıklamalarda bulundu.

      Cumartesi günü beni arayan ve bilgilendiren ünlü sunucu Aynur Ayaz Hanımefendi arkadaşlarının Pazartesi günü Aksaray’a geleceğini ve ilgilenmemizi istediler. Bende Pazartesi günü, “ Ömer bin Hattab” isimli tiyatroya erken gidip oyuncu ve yönetmenlerle görüşerek hasbıhal ettim. Tiyatro öncesi yönetmen yardımcısı Osman Genç ve diğer arkadaşları ile sohbette genel olarak Aksaray hakkında sohbetimiz devam etti.

      Çok enteresan bir durum ki, “iyi ki Haluk Başkan bizi buraya davet etti ve gündüz Aksaray’ın önemli yerlerini gezme imkanı bulduklarını söylerken, Ihlara vadisini bugüne kadar Nevşehir’in bir parçası olduğunu” bildiklerini söylemeleri ne kadar tanıtım eksiğimiz olduğunu gözler önüne sermiş oldu.

      Kendilerine başarılar dileyip oyunu izlemeye geçtik. Aslında bu tür oyunları herkesin izlemesi gerektiğine inanıyorum. Hz. Ömer’in hayatı ve adaleti anlatılırken Halifelik öncesi ve Halife olduktan sonraki hayatı 2 perde olarak sahnelendi. Bu oyunu aslında genel olarak bana göre daha çok yöneticiler seyretmelilerdi.

       Ertesi günü yine Belediyemiz tarafından organize edilen Doç. Dr. Haşim Kılıç hocamın Tiyatro salonundaki konferansını dinleme imkanı buldum. Haşim hoca burada genel olarak Somuncu babaya daha çok vurgu yaparak onun hayatından kesitler sundu.

      Akşamda Zinciriye Medresesinde Mustafa Çalışkan kardeşim tarafından mutat olarak düzenlenen, “Divana Gelenler” sohbetine iştirak ederek burada 50 civarında bulunan misafirlerle gece 22.00 ye kadar sohbet etti. Sohbetin konusu ise yine İslam âlimi ve son dönemlerin padişahlarının idare ve yaşamları idi. Tabi burada yine konunun önceliğini Somuncu Baba ve Hacı Bayram Veli aldı.

      Okul bitirmekle etiket almakla tarihçi olunmuyor. Bana göre tarihçi dediğin Haşim hoca gibi olmalı. Sohbette bir arkadaş kendilerine “şu anlattığının aksini tarihçilerimizden okuyoruz. Tamamen farklı düşünceler içermektedir” dedi. Haşim hocam ise, “ tarihçiler her şeyi yazarlar ama ben yazmam” dedi.

      Buradan şunu çıkardım, tarihimizi bize yanlış anlatanların tarihçiler olduğunu düşündüm. Maneviyat ağırlıklı tarihçi bir tarihi vakayı anlatırken kendi düşüncesine göre, ateist bir tarihçi kendi düşüncesine göre yorumlayıp anlattığını okumayanınız var mı? Abdülhamit Hanı düşüncesine göre farklı yorumlayıp anlatan bugünün tarihçileri değimlidir? Onun için ben tarihçiyim demekle tarihçi olunmuyor. Tarihi en güzel tarihçiler bilir diye bir kavram yoktur, okuyup araştıran herkes bir şeylerden haberdardır. Başkalarının elindeki eski kaynakları çalarak topluma anlatmak tarihçilik değildir.

     Önemli olan bu işi samimi olarak yapmak ve işine teslim olmaktır. Haşim hocanın anlattığı bir kıssayı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

       “ zamanın birinde çok zengin birisi varmış, bu kişi bir gün bir şeyhe mürit olmak istemiş. Gidip şeyhe ben size mürit olmak istiyorum demiş. Şeyhte ona senden mürit olmaz boşa uğraşma demiş. Ama adam ille de olmak istiyorum diye zorlamış. Şeyh demiş ki, “ o zaman sen ne kadar servetin varsa satıp altın yaparak bir torbaya toplayıp falan ırmaktan aşağıya atacaksın” der.

     Adam ne kadar malı mülki varsa satıp bir torbaya koyarak ırmaktan aşağıya atar. Yalnız atarken pişmanlık duyar tekrar tutmak için elini uzatır ama altınlar ırmağa akıp gider. Adam kör pişman şeyhin yanına gider ve “ dediğini yapıp geldim efendim” der.

      Şeyh yan tarafındaki kapalı perdenin arkasına elini uzatır al şu torbadaki altınlarını işine devam et. Çün ki ben sana dedim senden mürit olmaz diye” der. Yani adamın altını atarken kalbini bozması onun dünya malına tamahkârlığını ortaya koymaktadır.

     Ben sizlere aktardım, hissemize düşüneni alalım, kalbimizle yaşamımız nasıl anlayana.