-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


Hayat şartları değişince ömürde uzadı

05 Ocak 2020 - 18:03

Eskiden insanlar 50-60 yaşına gelince o yörenin en yaşlı insanı denirdi. Şimdi ömür uzadığından bahsediliyor, aslında ömür uzamadı. Yaşam koşulları değiştiği için insanların ömrü uzadı. Eğer boğazına bakmazsan, sağlığına dikkat etmezsen ömür kısalıyor. Bunlar ne ile olur kendine bakımla, tabi bunun içinde yaşam koşullarının iyi olması ile olur.

Adam köyden şehre at arabası, eşek yada yaya gelirdi. Bunun saatini tutsanız nereden baksanız 30-40 km yerden en az 5-6 saatte gelirsiniz. Çok ağır hasta varsa doktora getireceksiniz, hele birde ortam kış ise siz seyreyleyin. Hasta doktora gelene kadar yolda hayatını kaybedermiş.

İnsanların sağlık güvencesi de yok, aşçının oğlu dedikleri bir doktorumuz, ve Raşit Karabatak var onlarda zaten pratisyen doktorlar. Hastaneye yatsa para yok pul yok hastane parası verecek. Hatta bazı köylerde askerde sıhhiye olanlar o köylerin doktoru idiler. Rahmetli babamda askerde öğrendiği iğne vurmayı köyde uygulardı. Her hastaya nerede ise penisilin iğnesi vurulurdu, test falan yapma ne gezer her derdi olana iğne yaparlardı.

Şükürler olsun şimdi insanların gelir durumu herkesin iyileşti. İyi olmayanlarda sosyal güvence altına alını da sağlık problemleri yok. Boğazına ise herkes az çok bakıyor, gıdasını alıyor. Demek ki ömür uzamadı bakım ve sağlık bakımı güzelleşti, insanlarında ömrü uzadı.

Bir ara Karataş köyündeyim, düğün var. Düğün ise eski usul ile yapılıyor, güzel yemekler yapılmış kazanlardan dağılıyor. Malumunuz eskiden bir köyün yada yörenin güzel yemek yapan hanımı olur, her toplu yemeği o yapardı. Yahnisinden tutun, köftesine, sarmasına ve pilavına kadar o emektar hanımlar yapardı. Bende merak edip Karataş köyündeki düğün yemeğini kameraya alıp televizyonda yayınlamak için yemeklere bakmaya gittim.

Nefis yemekler yapılmış, yemekleri kimin yaptığını merak edip görmek istedim. Yemeği yapan bacıyı gösterdiler, önce kendisini tanımak istedim, “ teyze hanımların yaşı sorulmaz ama yaşın kaç” dedim. Teyzemiz 60-65 yaşlarında gösteriyor, meğer bacımız 41 yaşında imiş. Hemen olayı düzeltip bacı dedim ve kendimin yaşını söylemedim. Kadıncağız benden 8 yaş küçük.

Bu yaşta neden bu kadar yıprandığını sordum, “ ah yavrum eşim öldü 3 çocukla kimsesiz kaldım. Geçim için köyün bu yemeklerini yapıyorum, yoksulluğun gözü kör olsun” dedi. Gördünüz mü yaşlanmanın insanlar üzerindeki etkisini.

Buradan bağlı köyüne geçtim, yaz mevsimi olduğu için bakkalın yanındaki söğüt ağacının gölgesinde oturanlar var. Aracımı durdurup tanıştım, bir hemşehrimiz Mersinden buraya arı getirmiş bal satıyor. Hemen yanı başların da erkek gibi bir bayan oturuyor, ama yüz çizgileri yüzüne vurmuş çok garip ve yaşlı bir halde. Merak edip ona da teyze diye hitap ettim.

Meğer bacımız 70 yaşında göstermesine rağmen 49 yaşında imiş. Sonra aramızda bir yaş olunca bacı diye hitap ettim. Eşi vefat etmiş her iş ona kalmış ve çocukları tek başına büyütmüş. Eşi de sağlığında kendisine çok sıkıntı etmiş ve günü sıkıntı içinde geçmiş. Bu bacımız yıpranıp yaşlanmasında her şeyi ayağında olan rahat hayat süren insan mı yaşlansın?

Ortaköy yolu üzerinden giderken Yıldırımlar köyü var. Bu köyün Ortaköy çıkışında arı petekleri görürsünüz ve yol kenarında da kavanoz içinde satılan ballar var. Yazın geçerken yol kenarına durup arıcının yanına vardım, baldaki şeker olayını sormak istedim. Adam zayıf ve uzun boylu ve dinç bir amcamız. Yaşını sordum; “ yaşımı ne yapacaksın 35 yaşındayım” dedi. Meğerse 67 yaşında imiş, hem de 50 yaşlarında gösteriyor.

Nedenini sordum, temiz hava ve boğazına iyi baktığını söyledi. Demek ki, yaşlanmanın sırrı bakım ve temiz hava. Ama bu tür balcıların ballarında mutlaka şeker var, şekersiz bal çok nadir dedi.

Kısacası dünle bugünü karşılaştırdığımızda hayat koşulları düzeldikçe insanlarında ömürleri uzadı. Tabi ülkemizinde hayat koşulları ve yaşamları değişti.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum