Suriye’deki dini dağınıklık ve parçalanma, sonrada birbirlerine düşme olayı cemaat taassubundan kaynaklanan bir hadisedir. Dolayısı ile ülkesinin birlik ve beraberliği için bir olması gereken insanların dağınıklığı ülkeyi din düşmanlarına yem etmiştir. Ülkemizdeki cemaat taassupçuluğu ve senin şeyhin benim şeyhim kavgası her ne kadar açıktan konuşulmasada artık cemaatler arasında güç gösterisine dönüşmüştür. Birde cemaat önderlerine verdiğimiz değer ve önem konusunda kuran ve sünnete ne kadar önem veriyoruz?
Ben bunun adına herkes kendisine bir yol tutturmuş gidiyor demekten kendimi alamıyorum. Dini yaşamımız kişilerin yaşamına endekslenmeden kuran ve sünnete gör endekslesek bugün bu kadar ayrılık ve gayrilik olmayacaktır.
Eğer peşinde gittiğiniz insanlar kuran ve sünnete uygun değil ve kuran ve sünnete göre yaşayıp onu anlatmıyorsa bir anlamı yoktur. Adam tutturmuş şeyhinin yediği gibi yiyip içmeye başlamış. Benim şeyhim senin şeyhinden üstün meselesine dönüşmesin.
Be kardeşim Resullulah nasıl yeyip işti ise onu örnek almalıyız. Adamın güzel sakalına, sarığına, yürüyüşüne ve el öptürüşüne bakma. Onda kuran ve sünnet bilgisi arayarak bu düsturda nasıl yaşıyor ona bakmalısın. Hatta bazen yeni müritlerden duyuyorum şeyhinin her şeyden haberdar olduğunu söylüyor. Etmeyin Allah aşkına Peygamber ve sahabe bile insanların yaşamından haber vermemiştir.
Dolayısı ile inanın kuran ve sünnet çizgisinden çıkarak her birimiz birilerinin eteğine tutmuş vaziyetteyiz. Eteğine tuttuğumuz kişi ne kadar kuran ve sünnet ışığında yoluna devam ediyorsa onu sevin ve sayın. Ama yaşamımızı ona göre değil kuran ve sünnete göre ayarlamalıyız. Hatta bazı sapık ilahiyatçılar Sünnetsiz din peşindeler.
Hele son dönemlerde vakıfçılık, cemaatçilik, cılıkcılık ve culukculuk aldı başını gidiyor. Herkes güç gösterisinde boy gösterip sayı çoğaltmaya çalışıyor. Sayının azlığı çokluğu önemli değildir. Bu insanlar kuran ve sünnet ışığında yürüyorsa gerisi zaten teferruat.
Adam sayısı çoğaltmak için bizim dergâha kim geliyorsa, bizim vakfa kim destek olup devam ediyorsa bu bizden mantığı bir tarafa atılmalı. Sayının çokluğu değil kişinin ne kadar ihlâslı ve itikadı düzgün olduğu önemlidir.
Bu kalabalık içinde birisinin yaptığı bu yanlışlar başkaları tarafından bu camialara mal edilmiyor mu? Elbette ediliyor ve o kurum ve kuruluşa saldırılmıyor mu? Hâlbuki kişilerin kabahat ve kusurları kendilerine ait olması gerekirken bu kurumlara saldırılmıyor mu?
Öyleyse bu kurumların başında bulunanlar önce adam çoğaltma yerine etrafındaki kişilere kuran ve sünnet hayatını işlemelidir. Bunu yapamayıp kişi sevgisini aşılar haşa şeyhlerinizi kuran ve sünnetin önüne koyup ondan medet umarsak işimiz çok zor.
Şimdi bir vakıfçılık furyası ve dernekler başladı. Aklına esen ve üç beş kişinin bir araya gelmesi ile bir tabela kuruluşu asıyor ve İslam adına hareket ediyorlar. Sonra ne oluyor burada bazı kişiler kendilerini bir yerlere pazarlayarak kişisel menfaatleri uğruna kullanıyor. Kardeşim kuruluş amacın ne ise onunla meşgul ol, din adına hareket etme.
Uhrevi meseleleri bir taraf atarak protokolde yer almak, makam sahibi kişilerden taltif görmek ve belki bir gün bu kurumlar üzerinden siyasi etiket elde etmeye çalışıyor. Etrafındaki zavallı üç beş kişiyi emelleri uğruna kullanıyor, dinide kendine kalkan olarak kullanıyor.
Valla bende 20 senedir bir vakfın Başkanıyım ama kimse nerenin başkanı olduğumu bilmezler. Vakıf kurmamız o dönemin sisteminin baskısı sonucu kurmuştuk. Ama bundan memnunmusun deseniz inanın memnun değilim. Ne bir cemaat lideriyim, nede bir cemaat mensubuyum. Bir hizmetin devamı için elimi taşın altına koymak durumunda kaldım.
Bu vakıf ismini ne kullandım nede bir yerlere pazarladım. Şov yapmak istesem inanın medya mensubu olarak her imkânım var her zaman şov yapıp gündem oluştururum. Bunun gereği var mı elbette yok bu sadece dünyalıktır. Hatta bir yanlışım ve hatam olsa buraya mal edilecek oda belli. Onun için benim yanlış ve hatam varsa veya olursa bu benim şahsımı ilgilendirir. Ne inancımı, nede dinimi zan altında koymaya mecbur değil bu kişisel işlerdir.
Kısacası cemaatçilik, vakıfçılık Kuran ve Sünnetin önüne geçmemeli. Kutuplaşmak ve gösterişten uzak durmalıyız, birbirimizi kuran ve sünnet adına sevip kucaklaşmalıyız. Ayrılık, kutuplaşma Allah korusun bizi Suriye’deki dini gurupların durumuna düşürür. Güneydoğudaki Ermeni ve Yahudilerin ırkçılığı kullanarak asıl buradaki Kürt Müslümanları bölgeden tasfiye ettikleri gibi bir gün bu kutuplaşmalar ve ayrılıklar bizi öyle yapabilir. Gelin ne olursak olalım önce kuran ve sünnet çizgisinde birbirimizi sevip kucaklaşalım. Guruplar üstü olup İslam’ın asıl esaslarına sahip çıkıp sarılalım.