İnsan dünyaya bir damla sudan geldiğini bilmelidir. tabi dünyaya geldikten sonra, hayatını maddi meseleler ve paraya dayandıran bazı ahmaklar kendilerini haşa ilah gibi görerek ilahlığa soyunurlar. şunu yaptım, bunu kazandım, şu imkanı yarattım, ben olmasaydım bunlar olmazdı gibi birçok konuda kendisini ilah gibi görenler olur. kendisinin bir vesile ve sebep olduğunu bilmeyen ahmak, aldığı nefesin bile kendisine ait olmadığını bilmeyecek kadar ahmaktır.
Ben gayret ediyor ve çalışıyorum, verip vermeme Rabbıma ait diyerek ondan istemek ve beklemek daha doğrudur. bahar gelince meyveleri budayıp temizlemek, bahçelere sebze ve meyve ekmek bir talep ve istek ile beraber gayrettir. yoksa sen yapmıyorsun, ben yaptım ve oldu demek şirktir.
Sen ne yaparsan yap, veren yaratandır. gecenin karanlığında, kara taş üzerinde yürüyen kara karıncanın hal ve hareketini görerek rızkını kim veriyorsa senin rızkını da o veriyordur. ben yok, yaradan var, o her şeyi görür ve verir. istemezse vermez.
İnsan, dünyadan malzeme alır ve yeni bir eser inşa eder. her ne kadar ona “benim eserim” derse de bu sahiplenme bir mecazdan öteye gidemez. kâinat galerisindeki güzel eserlere bir yenisi eklenmiştir ve onun da hakiki sanatkârı yine Allah’tır.
Toprağın bitkiyi, ağacın meyveyi, arının da balı yaratamayacağını anlamak zor değil. çünkü bunlar bilgisiz, şuursuz ve iradesiz varlıklar. insan ise, üstün kabiliyetleri olan bir varlık. onun şuurlu eliyle ortaya çıkıveren eserlere bakarak Allah'ı hatırlamak her zaman mümkün olmayabiliyor.
Oysa, dikkatle düşününce, insanın da bir vasıta olduğunu anlamakta gecikmiyoruz. çünkü insan, eserini bir düzen dahilinde kurarken hiçbir malzemeyi yoktan var etmez, ancak yaratılanı terkip ve tertip eder. bunu yaparken, kendisine ihsan edilen cihazları ve duyguları kullanır. akıl, kalp, hafıza, göz, kulak ve eli veren Allahtır. onun mülkünde, onun verdiği aletler ve onun yarattığı malzemelerle çalışan sanatçı, eserinin hakiki sahibi ve yaratıcısı olamaz.
İnsanın rolü “dilemek”tir, iradesini hayır için kullanmaktır. ağaç vasıtasıyla meyveyi yaratan Allah, insan eliyle de beşeri sanat eserlerini halk etmektedir. şu hâlde insan, “şu eseri ben yarattım.” diyemez, ancak, “bu eser benim vasıtamla yaratıldı.” diye düşünerek “bu eseri ben yaptım.” diyebilir.
Bilim adamları ve sanatkârlar, kâinattaki ilâhî kanunları keşfederken, çeşitli alet ve makineler yaparken Rablerinin kendilerine bahşettiği kabiliyetleri kullanırlar. “bu kanunu ben buldum, şu makineyi ben yaptım.” demeleri, onların bir kanun koyucu ve bir yaratıcı olmalarını gerektirmez.
Kalbimiz çalışır, kanımız temizlenir, hücrelerimiz yenilenir, vücudumuzda milyarlarca olay cereyan eder, fakat bunların çoğundan bizim haberimiz bile olmaz. organlarının nerede olduğunu, ne iş yaptığını ve nasıl çalıştığını bilen kaç kişi var? saçlarımız dökülür, yüzümüz kırışır, belimiz bükülür, dişlerimiz dökülür, nihayet üstüne titrediğimiz hayatımız elimizden alınır; fakat biz, olup bitenlere seyirci kalmaktan başka bir şey yapamayız.
Organlarının ve duygularının bile gerçek sahibi olmayan insan, nasıl kendi eliyle yaratılan eserlerin hakiki sahibi olur ve "onları ben yarattım." diyebilir! demek ki biz değil bize her imkanı yaratan bir yaratıcı var. eğer biz bir şeyi yaratan olsaydık, ölümü öldürür hiç ölmezdik. maddiyat bir el kiridir, bazen onu bile yiyemezsiniz, başkaları yer sizi de kara toprak yer.
YORUMLAR