-
ERDOĞAN KAYA

ERDOĞAN KAYA


İnsan büyüdükçe küçülmeli

19 Temmuz 2017 - 02:15

       İnsanlar elbette nefis taşıyor, övücü sözlerden yanlışta olsa keyif alır. Yanlışı söylenince hoşlanmaz, söyleyene düşman olur. Hele makam sahipleri genelde enaniyet ve gurur sahibi olurlar. Halbuki büyüdükçe küçülmesini bilmezler. Küçüklükten maksat hoşgörü ve alçak gönüllü olmaktır. Bunu başaran insanlar hem Allah, hem de kulu nezdinde hiçbir zaman küçülmez büyürler. Mütevazi olmak ve başkalarına karşı üstünlük sağlamaya çalışmak onun küçüklüğüdür.

      Hatırlarsanız 1980 ihtilali komutanı Kenan Evren vardı. Biz kuşaklar onu çok iyi bilirler. Adamın astığı astık, kestiği kestikti. Onun bile bu saltanat ve makamı bir gün bitti gitti. Peki ne oldu cenazesini nerede ise kimsesizler mezarlığına kaldıracaklardı.

      Ben çok makam sahibi kişiler gördüm, makamdan düşünce halkın içinde gezemez olmuşlardır. Yeminle söylüyorum eski bir vekili bir zaman vekillikten düştüğünde gördüm, insanları görmemek için kaçıyordu.

       Valla ne olursan ol, hangi mevkide olursan ol, ama bir gün insan içine rahat çıkacak olmalısın. Kendini bu toplumun üzerinde görenler bir gün toplumun ayak altına düşeceklerini unutmasınlar. Kimse onu sokakta adam yerine koymaz. Önemli olan yarın toplumun ve insanların yüzüne bakacak şekilde o koltuğu doldurmalısın.

     Büyüklük taslamakta, büyük görünmekte kesinlikle fayda ve hayır yoktur. Mütevazi olmakta, herkese saygılı ve hürmetli davranmakta ise kesinlikle hayır, hayır ve iyi sonuç vardır. O halde biz hemen şahsiyetimizi bir Müslüman olarak teşhis ve tespit edebiliriz. Başkalarına karşı hep hürmetli, hep saygılı davranmalı, çok mütevazi ve alçakgönüllü olmalıyız. Aslında mütevazi davranmak, alçakgönüllü olmak Allah'ın bizden istediği şeydir.

      Şahsiyetini bulmuş, inancını kemale erdirmiş bir Müslüman hiç büyük görünme, büyüklük taslama ihtiyacı duymaz. Başkalarına kuş bakışı bakmaz, öyle bir tavır ve tutum içerisine asla girmez.

      Bir zat bir toplantıya girmiş. Bakmış, mecliste herkes bir daire şeklinde oturmuş. Bu meclisin büyüğü, bunların başı kimdir diye şöyle bir göz etmiş. Oturdukları makama bakarak bir hükme varamamış. Çünkü minderler duvarın dibine aynı şekilde dizilmiş. İlk bakışta meclisin başkanının kim olduğunu anlayamayınca baştaki insanın kulağına eğilerek sormuş:

      "Sizin en büyüğünüz kimdir?"

     "Yanımdaki" demiş.

      Ona varmış, "Buranın en faziletlisi sen misin?" demiş.

      Oda, "Benim yanımdaki" demiş. Ona sormuş, o da aynı cevabı vermiş. Bütün halkayı dolaşmış, kimse büyüklüğü kabul etmemiş. Dönerek yine en başa gelmiş. Soracak kimse kalmayınca şöyle bir bakmış, düşünmüş ve son cümlesini söylemiş:

      "Ben sizin içinizde en büyüğünüz hangisidir diye soruyor, arıyordum. Meğer içinizde en büyük biri yokmuş, hepiniz en büyükmüşsünüz" diyor. Büyüklük işte böyle olmalı ve Allahın yanında ve halkın kalbinde büyümelisin.

      mütevazi insanlar, muhterem insanlar, büyük insanlar kesinlikle büyük görünmezler, büyüklük iddiasında bulunmazlar, başkalarını hor hakir görmezler, kendi nefislerini itham ederler, kendilerini suçlu görürler. Onların bu hali çevresindekilere de sıçrar, onlar da ondan bu hali alınca fazilet timsali bir toplum meydana gelir.

      Herkes kendini düzeltmekle, kendi ayıbını, kusurunu görmekle meşgul. İşte biz buna İslâm ahlakı, Müslümanın örnek tutum ve tavrı diyoruz. Kimlik bunalımına düşen insanlar bu duygudan mahrum kalan insanlardır.

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum